„Cinayetlerin ve saldırıların neden önlenmediğini bilmek istiyorum. Polisin ve Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın ne bildiğini ve muhbirlerinin bugün neden hala korunduğunu bilmek istiyorum. NSU dosyalarının avukatlara teslim edilmesini istiyorum […] Olayın yüzde yüz aydınlatılması için en azından bir çaba gösterilmediği sürece ben bu iş bitti diyemeyeceğim ve demeyeceğim.“
Anısına:
Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru, Süleyman Taşköprü, Habil Kılıç, Mehmet Turgut,
İsmail Yaşar, Theodoros Boulgarides, Mehmet Kubaşık, Halit Yozgat, Michèle Kiesewetter
Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın genellikle „NSU dosyaları“ olarak anılan Nasyonal „Sosyalist Yeraltı“ (NSU) cinayet serisine ilişkin gizli raporunun 120 yıl boyunca kilit altında tutulması kararı alınmıştı. Yerine getirilmeyen tüm aydınlatma vaatlerinin, imha edilen dosyaların ve NSU’nun çekirdek üçlüsünün yakın çevresine yerleştirilen çok sayıda muhbirin ifşa edilmesinin ardından, raporun 120 yıl gizli tutulması kararı NSU terörünün mağdurlarının ve ırkçılığa ve Neonazizm’e karşı mücadele eden herkesin güvenini bir kez daha suistimal eden bir ayıptır. Walter Lübcke’nin öldürülmesinden sonra gizlilik süresi 30 yıla indirilmişti ancak gizli rapor çoktan Alman devletinin Neonazi terörünün mağdurlarına nasıl yaklaştığının bir sembolü haline gelmişti. Bu rapor Almanya’daki sağcı terörü sürekli olarak önemsemeyen, örtbas eden ve ona yer yer bizzat karışmış olan vurdumduymaz makamların suskunluğunu temsil etmektedir. Zaten artık raporun somut içeriği değil, bugün neyi temsil ettiği önemli.
2019 yılından bu yana yaklaşık 135.000 kişi „NSU dosyalarının“ üzerindeki gizlilik kararının kaldırılmasını talep eden bir dilekçeyi imzaladı. Hessen eyaletinde en çok imzalanan dilekçe bu dilekçedir. Duyulan güvenin bir kez daha suiistimal edilmesi ve aydınlatma talebi pop kültürü aracılığıyla da dile getirildi. Rapçi „İlhan44“ şarkısında şöyle diyor: „NSU dosyalarını çalmak zorundayım. Merkel, seni koca ağız, NSU dosyalarını aç!“ Bu konu, „Azzi Memo“ tarafından Hanau’da öldürülen insanlara ithaf edilen „Bist du wach?“ yani „Uyanık mısın?“ adlı yardım amaçlı şarkıda da ele alınıyor: „Kalpler NSU dosyaları gibi kapalı mı?“ Aşağıda rapor ve istihbarat örgütü olan Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın çalışma yöntemleri analiz edilmektedir. Analizle rapordaki önemli bilgiler işlenecek ve boşluklar doldurulacaktır.
Ancak şimdiden söyleyelim: Gizli rapor, NSU kompleksini aydınlatacak herhangi bir veri sunmuyor ve önemli sorulara cevap vermiyor. Rapor özünde Alman istihbarat teşkilatlarının vahim çalışma yöntemlerinin bir başka kanıtı olmaktan öteye gitmiyor.
Konfeti Operasyonu – Devletin çıkarı için örtbas etmek
NSU’nun çekirdek üçlüsünün 4 Kasım 2011’de kendilerini ifşa etmelerinin ardından istihbarat teşkilatlarında örtbas etme faaliyetleri hızlı bir şekilde başladı. Sadece Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı, 11 Kasım 2011 tarihinde daha sonra basında „Konfeti Operasyonu“ olarak anılacak olan çok sayıda muhbirin dosyasını imha etti. İstihbarat ve emniyet teşkilatlarının NSU örgütünün çevresine çok sayıda muhbir yerleştirdikleri kısa sürede anlaşıldı. Ancak yerleştirilen onca muhbir ırkçı cinayetlerin işlenmesine bir engel teşkil etmemişti. Bundan böyle güvenlik makamlarının amacı önemli ipuçlarını yok ederek devlet sırlarının ve kendi hatalarının tüm boyutlarıyla ortaya çıkmasını önlemekti: NSU’nun çekirdek üçlüsünün nerede olduğuna ve işledikleri suçlara dair somut ipuçları söylenenlerin aksine var mıydı? Mevcut bilgileri daha iyi süzerek ve değerlendirerek harekete geçmek gerekmez miydi; hatta terör serisi önlenebilir miydi? Dosyaların imha edilmesi, Almanya Federal Cumhuriyeti’ndeki en büyük skandallardan birine yol açtı ve birçok kişinin güvenini kalıcı olarak sarstı. Özellikle sağcı şiddete maruz kalanların yakınları ve mağdurlar, devlet kurumları için en önemli öncelliğin dün olduğu gibi bugün de saldırıların aydınlatılması ve mağdurların korunması yerine devletin istihbarat kaynaklarının korunması olduğunu gördüler.
Halit Yozgat’ın 6 Nisan 2006 tarihinde Kassel’de NSU tarafından öldürüldüğü sırada Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı’nın muhbirlerden sorumlu çalışanı Andreas Temme’nin olay yerinde olduğunun ortaya çıkması Hessen makamlarını özellikle rahatsız etti. O zamandan bu yana Hessen makamlarının NSU cinayet serisinde oynadıkları role dair çok sayıda soru ve hatta komplo teorisi ortaya atıldı.
Devlet adına yapılan temizlik
Haziran 2012’de dönemin Hessen İçişleri Bakanı Boris Rhein, NSU ve Hessen eyaletindeki sağcı terör faaliyetlerine ilişkin ipuçlarını bulmak için tüm dosyaları kontrol etme talimatını verdi. Dönemin Hessen İstihbarat Teşkilatı Daire Başkanı Iris Pilling’in yönetimindeki 27 çalışan kendi ifadelerine göre 25 Haziran – 3 Aralık 2012 tarihleri arasında 3.500 klasörde yer alan bir milyondan fazla sayfayı taramıştı. İstihbarat Teşkilatı’nın „gözetleme“, „değerlendirme“ ve „veri elde etme“ gibi çeşitli sorumluluk alanlarına ait 1 Ocak 1992 ile 30 Haziran 2012 tarihleri arasında oluşan tüm dosyaların incelenmesi talimatı verilmişti. Buna ek olarak, NSU’nun suçlarını üstlenmesinden bu yana yapılan soruşturmalarda dikkat çeken 78 (veya 77, bir kişi iki kez geçiyor) kişilik bir liste derlendi: Bu liste Beate Zschäpe, Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ı doğrudan destekleyen veya NSU destekçileriyle iletişimleri olan kişilerden oluşturuldu. Bu kişiler dikkatle incelenmelidir. Bugünün bilgisiyle listedeki kişilerin önemleriyle ilgili verilen bilgilerin bir anlamı kalmamıştır çünkü elimizde bulunan NSU ve çevresiyle kimlerin hangi yoğunlukta ilişki kurduğu ve kimlerin hangi derecede onlara dahil olduğuyla ilgili ayrıntılı bilgilerden yola çıktığımızda, listedeki bazı kişilerin aslında listede yer almaması gerektiğini ve kesin yer alması gereken kişilerin ise yer almadığını görürüz. Dahası, liste NSU’nun çok daha geniş bir insan ağından değil de üç kişiden oluştuğu şeklindeki yanlış varsayıma dayanmaktadır.
Verilen görevin içeriği somut olarak şöyleydi:
„Kişiler arasındaki ilişkilere ek olarak, NSU’nun varlığına, NSU’nun eylemlerine (semboller dahil) işaret eden ipuçlarına ve NSU için yapılan dayanışma eylemlerine dair bilgilerin toplanması.
Ayrıca, araştırma aşağıdakileri kapsayacak şekilde genişletilmişti:
• ‚Silahlı yani devrimci mücadeleyi‘ veya ‚yeraltından‘ hareket etmeyi esas alan strateji belgelerine veya açıklamalara dair bilgilerin toplanması
• Ayrıca Hessenli grupların veya kişilerin özellikle Thüringen veya Saksonya’daki önemli gruplarla, kişilerle ve kuruluşlarla kurduğu ilişkilere dikkat edilmelidir.
• Silah bulundurma veya silah ya da patlayıcılarla bağlantılı bilgilere de özel dikkat gösterilmelidir.
• Faili meçhul suçlara ilişkin bilgilerde ilgi duyulan konu ise Zwickau üçlüsünün suç işleme şekilleriyle ilgili olası paralellikleri incelemekti.
• Son olarak, NSU üçlüsünün yeraltına çekilmeden önce ele aldığı konulara (Yahudi ve yabancı düşmanlığı ile Nazi Almanya’sının silahlı kuvvetleri olan Wehrmacht’a dair sergi) atıfta bulunuldu.“
Çalışmaların koordinasyonu, kalite güvencesi ve dokümantasyonu için iki kişinin çalıştığı bir koordinasyon merkezi kuruldu. Hatta çalışanlar için özel eğitimler dahi verildi.
Gizli tutma çabaları
Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı tarafından 2013 yılında sunulan bir ara rapor, yetersizlikler nedeniyle İçişleri Bakanı tarafından reddedildi. Nihai rapor Eylül 2014’te tamamlandı ve o zamandan beri gizli tutuluyor. Raporun varlığından haberdar olunmasına bile izin verilmemişti. Hessen NSU Meclis Araştırma Komisyonu’ndaki Sol Parti’nin ısrarı üzerine raporun gizlilik derecesi düşürüldü. Raporun varlığı ve 120 yıllık gizlilik süresi ancak o zaman kamuoyu tarafından öğrenildi. Bir diğer başarı ise dosyalara erişebilmek için dava açan ve bu davaların bir kısmını kazanan gazeteciler Dirk Laabs ve Stefan Aust sayesinde kaydedildi. Özellikle ilgi çekense Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı çalışanı Andreas Temme ve muhbiri Benjamin Gärtner’in yanı sıra 2019 yılında Kuzey Hessen Valisi Walter Lübcke’yi öldüren Stephan Ernst’in oynadıkları roldü.
Hessen İdare Mahkemesi’nin kararında şu ifadeler yer alıyor: „NSU cinayetlerine -her ne şekilde olursa olsun- karışıp karışmadıkları ve ne ölçüde karışmış olabileceklerine dair diğer sorular, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın ya da personelinin bu bağlamdaki ihmalleri ya da görevi kötüye kullanmaları kadar yüksek kamu yararına sahiptirler.“ (Orijinal metin hatalı). Gizlilik süresi nihayet 30 yıla indirildi, ancak 30 yılın sonunda raporun gizli tutulma süresi tekrar uzatılabilir.
Raporda yazı olanlar (olmayanlar)
Resmi adı „Hessen Anayasayı Koruma Teşkilatı’nda 2012 Yılında Gerçekleştirilen Dosya Denetimine İlişkin Nihai Rapor“ olan gizli rapor; dosya denetiminin yaklaşımını, uygulamasını, sonuçlarını ve varılan noktayı açıklayan 17 sayfadan oluşmaktadır. Ekte çeşitli dosya eklerinin yanı sıra dosyalarda bulunan ipuçlarının bir listesi bulunmaktadır. 950 ipucu bulunmuş, bunlar koordinasyon merkezine teslim edilmiş ve incelemeden sonra „NSU çevresinden kişilere dair bağlantılar ve aşırı sağcıların çevresine özgü şiddet yönelimine dair ve silahlarla ilgili (yasal veya yasadışı) bağlantılar“ tanımıyla bir tabloda listelenmiştir. Bu tablo görülebilir bir sistematik yapıya sahip değildir. Bilgiler ne kronolojik ne de içeriğe göre sıralanmıştır. Tablo, yayınlanmış haliyle büyük oranda karartılmış olduğundan, raporda nihai olarak neyin yer aldığı (almadığı) konusunda bir görüş bildirmek mümkün değildir. Dahası, bilgileri tasnif etmek de zordur. Listedeki bildirimlerin neredeyse yarısı tamamen karartılmıştır.
Raporun aşırı derecede karartılmış olması ve uzun gizlilik süresinin gerekçesi olarak; aksi halde raporun istihbarat kaynaklarını tehlikeye atacağı ve istihbarat teşkilatının çalışma yöntemlerini ortaya çıkaracağı gösterilmiştir. İstihbarat teşkilatı açısından bakıldığında, bu argümanlar evvela anlaşılabilir görünmektedir, çünkü hiçbir istihbarat teşkilatı gerçekte nasıl çalıştığını, tam bilgi durumunun ne olduğunu ve bilgisini hangi kaynaklardan aldığını kendi rızasıyla kamuoyuna açıklamaz. Ayrıca, muhbirlere kimliklerinin korunacağı konusunda güvence de verilmiştir.
Buna karşılık, raporun hazırlandığı tarihte zaten kamuoyunca bilinen bilgilerin neden rapora dahil edilmediği anlaşılır değildir. Örneğin, sosyal ağlarda veya kamuya açık internet forumlarında, gazetelerde ve dergilerde açıkça görülebilen profillerden elde edilen bulgular gibi. Aktif olan Neonazilerin, devlet daireleri tarafından Neonazi olarak tanındıklarını ve aynı zamanda bu devlet dairelerinin günlük gazeteleri ve antifaşist yayınları okuyacak durumda olduklarını varsayıyorlardır.
Rapor incelendiğinde, Eyalet İstihbarat Teşkilatının çalışma şeklindeki temel sorunla tekrar tekrar karşılaşılıyor: Teşkilat, bilgisini esasen ücretli muhbirlerin ifadeleri üzerine inşa ediyor. Bu nedenle atış eğitimleri, silah ve patlayıcı tedariği ve NSU ağıyla bağlantılar hakkında çok sayıda rapor bulunmaktadır. Ancak bu bildirimlerin neredeyse hiçbiri ele alınıp takip edilmemiştir. Öyle ki istihbarat teşkilatı fiilen bir barut fıçısının üzerinde oturuyor ancak hiçbir şey yapmıyor.
Yetkili makam kısmen şaşırtıcı bir şekilde özeleştiri yapmakta ve raporda şu ifadelere yer vermektedir: „Değerlendirmede genellikle ne bilgiyi veren kaynaklara tekrar başvurulmuş ne de diğer makamlardan alınan tamamlayıcı bilgiler yoluyla gerçekleri doğrulama ya da bunları genel bir bağlama oturtma ve değerlendirme girişiminde bulunulmuştur“. Rapor özetle makam hakkında şu yıkıcı karara varıyor: „Veri toplama esnasında önemli bilgiler veya ipuçları hem değerlendirme hem de bilgi tedariki anlamında her zaman tutarlı bir şekilde takip edilmemiştir.“
Ve aslında bir şey söyleyebilecek durumda olunmadığının kabul edilmesine rağmen, aynı raporda kibirli bir tavırla şöyle deniyor: „Aşırı sağcıların terörist davranışlarına dair hiçbir ipucu veya bilgi bulunamamıştır.“
Çalışanların, genel bir resim oluşturmak için bilgi yapı taşlarını bir araya getirerek bütünü görecek, sağcı terörü tanıyacak ve ağlarını anlayacak yetkinlikten yoksun oldukları açıktır.
Böylece gizli rapor, Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatının bariz analiz ve bilgi eksikliklerini ortaya koymaktadır. Raporun içeriği, yetersizliğinin boyutlarını daha açık göstermek amacıyla aşağıda antifaşist arşivlerden ve araştırmalardan elde edilen bulgularla karşılaştırıldı. Aşağıda listelenen kişi veya vakaların neredeyse tamamı, raporun yazıldığı tarihte zaten kamuoyunca bilinmekteydi veya soruşturmanın bir parçasıydı.
Gizli rapora yönelik eleştiriler ayrıntılı olarak aşağıdaki noktalara dayanmaktadır:
1. NSU kompleksi1
Gizli rapor NSU kompleksinde rol oynayan kişi ve gruplar hakkında bilgi içermektedir. Ancak görünen o ki ne bu bilgilerin çok kritik bilgiler olduğu fark edilmiş ne de sistematik olarak araştırılmışlardır. Ayrı olarak incelenmesi gereken Neonazilerin hangi yapıların içerisinde oldukları neredeyse hiç analiz edilmemiştir. Ait oldukları örgütler ve ağlar açıkça önemsiz kabul edilmiştir.
• Kassel-Dortmund bağlantısı: „Oidoxie Streetfighting Crew“.
• Andreas Temme: Olay yerinde olan muhbirlerden sorumlu istihbarat çalışanı
• „Blood & Honour Chemnitz“ ve „Blood & Honour Güney Hessen“
• Thomas Gerlach ve Hammerskins
1 NSU kompleksi terim olarak geniş anlamda kullanılmakta ve sadece NSU’nun işlediği cinayet serisini ve diğer suçları değil aynı zamanda NSU’nun eylemlerinin bir Neonazi ağı, polis ve adli makamların ırkçı soruşturmaları, yurtiçi istihbarat teşkilatı, medyanın kısmen ırkçı haberleri ve çoğunluk toplumundaki ırkçı atmosfer ve vurdumduymazlık tarafından mümkün kılındığını ifade etmektedir.
2. Barut fıçısı
İstihbarat teşkilatının Hessen’deki ağır silahlı Neonaziler hakkında sahip olduğu bilgiler adate bir barut fıçısıydı. Bununla birlikte, gizli raporda Neonazilerin yasal yollardan ateşli silahlar edindiği ve bunlarla eğitim yaptığı birçok vaka listede yok. Bu kişilerin atıcılık dernekleri, silahlı kuvvetler ve yedek asker silah arkadaşları birlikleri ile olan bağları ya sistematik olarak araştırılmamış ya da bilgiler saklanmış veya karartılmıştır.
• Atıcılık derneklerindeki Neonaziler
• Alfred Horst – Bir atış ustasının cinayet fantezileri
• „Freien Widerstands Kassel“ yani „Özgür Direniş Kassel“ forumundaki yeraltı konseptleri
• Alman Silahlı Kuvvetleri ve yedek asker silah arkadaşları birliklerindeki Neonaziler
3. Faili meçhul vakalar
Gizli rapor, devlet kurumlarının söz konusu olan Neonazi şiddeti olduğunda bunu görmeyi ve soruşturmayı reddettiğini gösteriyor. Gizli rapor, 2000’li yıllarda Hessen’de Neonazilerin cinayet teşebbüslerini ya da Neonazilerin failleri oldukları varsayılabilecek vakaları işlemiyor.
• 2000’de Frankfurt’ta bir arabaya yerleştirilen patlayıcı.
• Kassel’de 2001 ve 2003 yıllarında solculara sıkılan kurşunlar
4. Lübcke Cinayeti
Raporu 120 yıl gizli tutma kararı öncelikle kendi beceriksizliklerini örtbas etmeyi amaçlıyordu. Walter Lübcke’nin 2019’da öldürülmesi de istihbarat teşkilatının ne öğrenmeye ne de reforme olmaya muktedir olduğunu, aksine son derece tehlikeli olduğunu gösterdi.
• Stephan Ernst ve Markus Hartmann
Bölüm 1: NSU kompleksi
Gizli rapor NSU kompleksinde rol oynayan kişi ve gruplar hakkında bilgi içermekte. Ancak görünen o ki ne bu bilgilerin çok kritik bilgiler olduğu fark edilmiş ne de sistematik bir araştırma yapılmış. Özel olarak incelenmesi gereken Neonazilerin hangi yapıların içerisinde oldukları neredeyse hiç analiz edilmemiş. Ait oldukları örgütler ve ağlar açıkça önemsiz kabul edilmiş.
Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı‘na verilen görev, „Hessenli grupların veya kişilerin özellikle Thüringen veya Saksonya’daki önem arz eden gruplarla, kişilerle ve kuruluşlarla ilişkilerini“ tespit ve rapor etmekti. Buna ek olarak, odaklanılan 77 isimden oluşan liste üzerinde çalışacaktı.
Sonuç olarak yetkili makam NSU ile ilişkilendirilebilecek herhangi birşeye rastlamamış. Nihai değerlendirmede şöyle yazıyor: „Çok az sayıda dosyada NSU üçlüsüyle olası bir ilişki sonucu çıkarılabildi veya NSU çevresiyle olası ilişkilendirmeler içeren arka plan bilgileri ve genel olarak olası sağcı terör faaliyetlerine ilişkin diğer göstergeler tespit edildi. Ancak somut olarak, bu aynı zamanda olası irtibatlı kişiler veya NSU kompleksindeki kişilerle isim veya fotoğraf benzerlikleri veya internet girdileriyle bağlantılı olarak zaten bilinen bilgilerdi.“
Şöyle devam ediliyor:
„Dosya incelemesinde özetle aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmıştır:
• Aşırı sağcıların terörist faaliyetlerine ilişkin herhangi bir belirti ya da bilgi yoktu.
• NSU’nun suç ve şiddet eylemlerine ilişkin hiçbir ilişkilenme veya bilgi yoktu.
• NSU’nun üç üyesi ya da onların çevresindeki kişiler hakkındaki bilgi bu kişilerin bu gruplara özgü faaliyetlerine ilişkin bilgilerle sınırlıydı (NSU’nun suç ve şiddet eylemleriyle hiçbir bağlantı bulunmaksızın).“
Raporda NSU ile ilgili ilginç bilgiler de yer almaktadır. Ancak, yetkililerin elindeki münferit raporlar, bir yapbozun parçaları olarak genel bir bağlama oturtulmamaktadır. Gizli raporda, aşağıda genel bağlamda yer verilen ilgili bulguların yalnızca kırıntıları bulunmaktadır.
Thorsten Heise, Corryna Görtz ve „Kuzey Hessen Yeraltı Örgütü“
Thüringenli bir Neonazi olan Thorsten Heise, Almanya’nın önde gelen Neonazilerinden biridir. Heise, Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatının çalışanlarının özel dikkat göstermesi gereken 77 isimli listede yer alıyor. Gizli raporda kendisiyle ilgili yaklaşık 20 bildirim kısmen birbirinin tekrarıdır ya da katıldığı etkinliklerle bağlantılı olarak kendisinden bahsedilmektedir. Heise‘yle ilgili olarak, yapılan bir polis baskınıyla ilgili yazılan nota dair bildirim göze çarpmaktadır: „14.03.03. Diğer şeylerin yanı sıra 247 fişek (silah ruhsatı gerektiren küçük kalibreli silah mühimmatı), iki tüfek, tambur şarjörü sökülmüş bir makineli tabanca, bir hafif makineli tüfek (LMG) ve bir Alman sopa el bombası bulundu“ (orijinal metin hatalı). Ancak, arama 15 Şubat 2003 tarihinde yapılmış ve 447 fişek bulunmuştur.
Heise’nin etrafındaki ağ ve Kuzey ve Doğu Hessen’deki militan Neonaziler için oynadığı önemli rol, raporda kabaca bile ele alınmamış. Heise, NSU’nun destekçi çevresiyle birçok yönden bağlantılıydı. Örneğin, polis Ekim 2007’de mülkünde yaptığı aramada bir hafif makineli tüfek, yarı otomatik bir silah ve mühimmatın yanı sıra birkaç kaset bulmuştu. Bu kasetlerden birinde Heise, eski muhbir ve „Thüringer Heimatschutz“ yani „Thüringenli Vatanı Koruma“ örgütünün lideri Tino Brandt ile yaptığı birkaç saat süren bir konuşmayı kaydetmiş. Bu kasette Brandt, Heise’ye diğer şeylerin yanı sıra, çevrelerinin Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ı „dayanışma konserlerinden“ elde edilen gelirle nasıl desteklediğini anlatıyor. Brandt yeraltına geçen insanlar için „büyük miktarlarda para“ toplandığını anlatıyor. Heise şaşırmış görünmüyor, onun yerine bu bilgiyi onaylayıcı bir „aynen“ ile kabul ediyor.
1990’larda Heise’nin etrafında Alman „Combat 18“ ağı kurulmuştu ve bu ağ uluslararası „Blood & Honour“ ağına entegre edilmişti ki hala entegredir. 1990’ların sonunda „Aryan Kardeşliği“, çeşitli Alman eyaletlerinde Thorsten Heise’nin çıkarlarını temsil eden bir kadro gücü olarak ortaya çıktı. „Aryan Kardeşliği“ Kuzey, Doğu ve Orta Hessen’den Neonazileri de içeriyordu ve hala içermeye devam ediyor.
1999 yılına kadar Aşağı Saksonya’daki Northeim’da faaliyet yürüten Heise, aldığı hapis cezasının ardından 2002 yılında Kuzey Hessen sınırına yakın Thüringen’deki Fretterode’ye taşındı. Hem Northeim hem de Fretterode’deki mülk, Kasselli Kameradschaft yani Kasselli Silah Arkadaşları Birliği üyeleri için sabit buluşma noktalarıydı. Gizli raporda bu konuda çok az ve yüzeysel bilgiler var, örneğin 2003 tarihli bir raporda: „Kameradschaft Kassel’in; ‚B&H‘ ve Thorsten Heise ‚Kameradschaft Nordheim‘ ile ilişkileri var imiş“ (orijinal metin hatalı).
Heise’nin 1990’ların başından itibaren en yakın sırdaşları arasında, Dirk Winkel ve Corryna Görtz çifti vardı. İkisi de Kassel yakınlarında yaşıyordu. Winkel, 1995 yılında yasaklanan „Freiheitliche Arbeiterpartei Deutschland“ (FAP) yani „Almanya Özgür İşçi Partisi“nin Hessen eyalet başkan yardımcısıydı, Heise Aşağı Saksonya’da FAP’ı yönetti ve Corryna Görtz bir süre Heise’nin parti işlerini yürüttü. Gizli raporda, 1990’lardan itibaren bir Neonazi „Kuzey Hessen Yeraltı Örgütü“ kurulduğuna ve Winkel’in bu örgütün önde gelen isimlerinden biri olduğuna dair çeşitli bildirimler yer alıyor. Raporda ayrıca, Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatının 1993 yılında Winkel ve Kasselli Neonazi Markus Eckel’in (başka grupların yanı sıra Aryan Kardeşliği’nin de üyesi) yasal olarak ateşli silah edinebilmek için bir atış kulübüne katıldıkları konusunda bilgilendirildiği belirtiliyor. 1994 yılında, Winkel’in bir banka kasasında ateşli silah bulundurduğu da raporda not edilmiştir. 1998’de Eyalet İstihbarat Teşkilatı, Kassel NPD’nin müdavimlerinin masasındaki konuşmalardan haberdardı. Bu buluşmaların birinde bir katılımcı „yasadışı eylemler gerçekleştirmek üzere bir ‚yeraltı örgütü‘ kurulacağını“ anlatmıştı. Bu örgütün lideri olarak yine Winkel’in adı geçiyordu. Gizli raporda Haziran 1999’a ait üzerindeki yazılar kısmen karartılmış bir bildirim bulunmaktadır; bu bildirim aracılığıyla „Kassel’de bazı şeyleri […] yoluna koyacak“ bölgeler üstü bir yeraltı örgütünün varlığından haberdar olunuyordu. Gizli rapor ayrıca Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatının 2012 yılında „Anayasayı Koruma Teşkilatı ile İlgili Parlamenter Denetleme Komisyonu“nu (PKV), „1990’ların sonunda Kuzey Hessen’de (Kassel bölgesi) Dirk Winkel çevresindeki bu olası terörist yapılanma“ hakkında bilgilendirdiğini ortaya koyuyor.
Corryna Görtz 1990’ların başında Thüringen’den Kassel’e gelmişti. Corryna Görtz, Thüringen Eyalet Kriminal Dairesi’nin 1997 yılında dahili olarak aranan kişiler hakkında derlediği „Thüringen Eyaleti’ndeki aşırı sağcı şiddet faillerinin fotoğraf klasörü“nde Beate Zschäpe’nin dışındaki tek kadın olarak listelenmiştir. 1998 yılında polis, Kassel yakınlarındaki evine yaptığı baskında silah ele geçirdi. Kassel’in eski önde gelen Neonazilerinden Oliver P. onu iyi tanıyordu. Hessen NSU Meclis Araştırma Komisyonu’na şunları söyledi: „Corryna Görtz’ün sorusunu duydum, bize şöyle dedi: ‚Ne demek yemek yapmıyoruz?’ Türlü kimyasal maddeleri birbirine karıştırmayı normal bir şeymiş gibi düşünmüş olmalı ki, ‚Ne demek yemek yapmıyorsuz?’ diye sordu. Biz de bunun üzerine ‚Ne pişirelim?’ diye sorduk. Ben bu durum karşısında çok şaşırmıştım.“
Yemek pişirmek, patlayıcıların ya da bomba yapmanın dün olduğu gibi bugün de şifresidir. Bir başka kaynak Görtz’ün bomba yapım talimatlarını içeren „Giftpilz“ yani „Zehirli Mantar“ adlı küçük bir kitapçık dağıttığını söylüyor. Bu kitapçık çok gizli bir şekilde dağıtılmış. Hessen Eyalet Parlamentosu’ndaki Sol Parti, Hessen NSU Meclis Araştırma Komisyonu’nun bir raporunda şöyle yazıyor: „Görtz’ün bomba yapımıyla uğratığı dosyalardan anlaşılıyor. Örneğin, Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı 12.09.2013 tarihli bir notunda Görtz’ün bomba yapımına ilişkin talimatlar içeren ‚Giftpilz‘ adlı kitapçığın editörü olduğu belirtilmektedir.“ Görtz bunu reddetti. Ancak Eyalet İstihbarat Teşkilatı, Thorsten Heise’nin yakın çevresinde olan pek çok şeyi bildiği gibi bunu da çok iyi biliyordu. Thorsten Heise’nin „Giftpilz“ kitapçığının basımını devraldığının kesinlikle farkındaydı. Heise’nin çevresindeki en önemli kaynaklardan biri, Thüringen – Aşağı Saksonya – Hessen üçlü sınır bölgesindeki militan gruplar hakkında „Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı“nı yani federal istihbarat örgütünü bilgilendiren muhbir Michael See idi. Uzun yıllar boyunca Winkel, Görtz ve Heise ile yakın ilişki içinde olan biriydi. Hessen NSU Meclis Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede Görtz’ün Böhnhardt, Mundlos ve Jena’daki bu çevrelerden diğer kişilerle iletişim kurduğundan emindi. Ayrıca Jena’daki NSU destekçisi André Kapke tarafından telefonla arandığını ve Kapke’nin kendisinden ismi açıklanmayan üç kişi için saklanacak bir yer istediğini anlattı. Federal Meclis Araştırma Komisyonu’nda bu telefon görüşmesine tanıklık edebilecek biri olup olmadığı sorulduğunda Corryna Görtz’ün adını vermiş, o da bu görüşmeyi hatırlamadığını iddia etmişti.
Eylül 2017’de Hessen NSU Meclis Araştırma Komisyonu’nda dinlenen Corryna Görtz, kendisine sorulduğunda, ailenin işlettiği internet kafede 6 Nisan 2006’da vurularak öldürülen Halit Yozgat cinayetinden önceki haftalarda bu internet kafeyi birkaç kez ziyaret ettiğini itiraf etti. O dönemde Dortmundlu Neonazi Siegfried Borchardt (2021’de öldü) ile de bir ilişkisi vardı. Dortmundlu Neonazi Siegfried Borchard 2006 yılında, Dortmund Nordstadt’ta Mehmet Kubaşık’ın 4 Nisan 2006 tarihinde NSU tarafından öldürüldüğü yerden sadece birkaç yüz metre uzakta yaşıyordu. Bu çok önemli bilgiyi Eyalet İstihbarat Teşkilatının bilmemesi mümkün değildi ancak bu bilgi gizli raporda muğlak bırakılıyor. Karartılmamış bölümde Corryna Görtz ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmuyor, adı bir kez bile geçmiyor.
Kassel-Dortmund Bağlantısı: „Oidoxie Streetfighting Crew“
Gizli raporda Dortmund ve Kassel’deki iki suç mahalli arasındaki zamansal yakınlıktan hiç bahsedilmiyor. NSU, 4 Nisan 2006 tarihinde Dortmund’da Mehmet Kubaşık’ı öldürdü. Sadece 52 saat sonra Halit Yozgat’ı Kassel’de öldürdüler. Bağlantı çok açık. Ancak raporda 2006 yılında Kassel ve Dortmundlu militan Neonazi gruplarının arasındaki bağa dair hiçbir bilgi verilmiyor.
Corryna Görtz’ün Siegfried Borchardt ile olan ilişkisinin yanı sıra, o dönemde kendisini Alman „Combat 18“in lider grubu olarak gören „Oidoxie Streetfighting Crew“ (SFC) vardı. SFC, 2003 yılı civarında Dortmundlu C18 grubu „Oidoxie“ nin „Saalschutz“undan oluştu. Başlangıçta Dortmund bölgesiyle sınırlı olan ‘Crews’ yani „Ekipler“, Dortmundlular tarafından yetkilendirilerek Kassel’de ve İsveç’te de kuruldu. 18 Mart 2006’da Hessen „Crew“ lideri Stanley Röske doğum gününü Kassel’deki „Bandidos“ rock grubunun kulüp binasında „Oidoxie“nin canlı müziği eşliğinde kutladı. 17 Haziran 2006’da „Oidoxie“ aynı yerde „Crew üyesi“ Michel Friedrich’in doğum günü partisinde 50 ila 100 davetlinin önünde çaldı. Dortmund SFC’den büyük bir grup her iki etkinlik için de Kassel’e geldi. Gizli raporun okunabilen kısmında, Halit Yozgat’ın öldürüldüğü tarihe yakın bir zamanda gerçekleşen 18 Mart ve 17 Haziran’daki iki konsere dair bilgi bulunmuyor. Bu durum çok dikkat çekiyor çünkü SFC’nin Kassel’deki „Bandidos“ kulüp binasında 21 Ekim 2006 ve 17 Mart 2007 tarihlerinde verdiği iki konser raporda ayrıntılı olarak ele alınıyor. Yine raporda „Oidoxie Streetfighting Crew“ ve Kassel ile Dortmund’dan „Combat 18“li-Neonaziler arasındaki karşılıklı ziyaretlerle yapılan yoğun görüş alışverişinden tek kelimeyle bile bahsedilmiyor.
Andreas Temme: Olay yerindeki muhbirlerden sorumlu istihbaratçı
Yetkili makamlar için hassas noktalardan biri de 6 Nisan 2006 tarihinde Yozgat ailesinin internet kafesinde işlenen cinayetin işlendiği yerde istihbarat çalışanı Andreas Temme’nin bulunmasıydı. Halit Yozgat internet kafenin girişinde NSU tarafından öldürüldüğünde Temme arka odada oturuyordu. Ateş edildikten sonra, ölmekte olan Halit Yozgat’a bakmadan olay yerinden kaçtı. Temme’nin bu konuyla ilgili söylediği neredeyse her şey mantıksızdı ve kısmen bilimsel bilirkişi raporları ile de çürütüldü. Temme, Eyalet İstihbarat Teşkilatında muhbirlerden sorumlu kişi olarak Neonazi çevrelerindeki birçok muhbiri yönlendirmişti. Yönlendirdiği muhbirlerden açığa çıkan ise sadece Neonazi Benjamin Gärtner oldu.
2019 yılında Temme’nin görevi gereği 2 Haziran 2019 tarihinde Kuzey Hessen Valisi Walter Lübcke’yi vurarak öldüren Stephan Ernst ile de ilişkili olduğu ortaya çıktı. Ancak „görevi gereği ilişkili“ demek, sadece Stephan Ernst’in isminin masasının üzerindeki bir kağıtta yazılı olduğu anlamına da gelebilir. Gizli raporun okunulabilir bölümlerinde Temme’nin NSU kompleksinin neresinde yer aldığına dair herhangi bir ayrıntı yer almıyor. Ancak raporda Temme ile ilgili ilginç bir bildirim var. Bildirimde şöyle yazıyor: „Hessen Anayasayı Koruma Teşkilatı’nda [karartılmış] F ve W aşamasından geçmeden doğrudan [karartılmış] yükümlülük altına alındı! Yani Temme’yle ilgili olarak yer bakımından bir bağlantı var. [Karartılmış] ilk görüşmede söylediğine göre [karartılmış] sonra Kassel bölgesinde JN/NPD’nin kurulmasına öncelik vermek istedi. Not: İlk görüşmede dahi [karartılmış]’in aşırılık yanlısı bir çevreyi kontrol ettiği veya kurduğu tehlikesi görülüyor!“
Bu bilgi bir kişiyle ilgili 1999 yılına ait bir dosyadan alınmış gibi görünüyor. Büyük olasılıkla, bir Neonazi ile Hessen makamının bir çalışanı arasındaki ilk görüşme burada belgelenmişti. Cümlenin şifreli bir şekilde ifade edilen „F ve W aşaması olmadan“ kısmı „araştırma ve adam kazanmaya çalışma aşamaları“ anlamına gelmekteydi. Bu, yetkili makamlar tarafından kullanılan ve diğer şeylerin yanı sıra, işbirliği için yaklaşılacak hedef kişiyi gözetlemek anlamına gelen bir terim. Genellikle, kişi hakkında bilgi toplanır ve birkaç ay boyunca analiz edilerek kişinin „muhbirliğe“ uygun olup olmadığına bakılır. 1999 yılında Hessen İstihbarat Teşkilatı, herhangi bir geçmiş araştırması yapmadan bir muhbiri işe almış gibi görünüyor. Metin, bir muhbirin o dönemde Hofgeismar’da yaşayan Temme ile yer bakımından bir bağlantısı olması gerektiğini gösteriyor. Bilgiler esasen iki Neonaziye uyuyor. Biri NPD gençlik örgütü „Junge Nationaldemokraten“ yani „Genç Ulusal Demokratlar“ın o zamanki üs sorumlusu ve günümüzde „Exit“ yoluyla onlardan ayrılmış olan bir kişi. Diğeri ise geçmiş yıllarda Neonazi çevresi ile „fuhuş çevresi“ arasındaki silah ticaretine karışmış, parasını Nazi hatıra objeleri satarak da kazanmış, şarkı sözü yazarı olarak tanınmış ve „Der Untergrund stirbt nie“ (Yeraltı asla ölmez) adlı bir CD kaydı yapmıştır.
„Blood & Honour Chemnitz“ ve „Blood & Honour Güney Hessen“
Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatna verilen görevde Blood & Honour ağı özel olarak vurgulanmıştı: „Blood & Honour veya motorsiklet klübü bağlantılarıyla ilgili belirtilere özellikle dikkat edilmelidir“. „Blood & Honour“ (B&H) ağı, militan ve açıkça nasyonal sosyalist yönelimi nedeniyle 2000 yılında Almanya’da yasaklanmış, ancak ardıl örgütler kurularak varlığını devam ettirmişti. „Blood & Honour“ içinde „Combat 18“ adında bir terörist yapı oluşmuştu. „Combat 18“ gizli raporun mevcut versiyonunda sadece büyük ölçüde karartılmış dört bildirimde yer almakta. Bu örgüt raporda bir kez „Compat 18“ olarak geçmekte.
„Blood & Honour“ ya da B&H gizli raporun okunabilir bildirimlerinde 15 kez geçmekte. Esaslı bilgiler ya karartılmış ya da önemsiz bilgiler. Hessen Anayasayı Koruma Teşkilatı, „(özellikle Neonazi) aşırı sağcılar ile Blood & Honour mensuplarının […] genellikle ortak müzik etkinlikleri aracılığıyla belgelenen“ bir işbirliğinden söz etmekte. Böylelikle insanların B&H ortamında öncelikle birlikte müzik dinlemek için bir araya gelmişler gibi bir izlenim yaratılmakta. Onları bu tarzda göstermek her zaman yanlış, yanıltıcı ve masumlaştırıcı olmuştur. Daha 2012 yılında, örgütten ayrılan eski Neonazilerin ifadelerine dayanarak, B&H çevresinin en sert çekirdeği için bu „müzik etkinliklerinin“ sadece örgütsel meseleleri tartışmak ve işlenecek suçları planlamak için bir araya gelmek için bir çerçeve oluşturduğu sayısız kere ifade edilmişti.
Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı, dosyalarında Beate Zschäpe’nin bir fotoğrafını buldu. 1996’da Saksonya’da bir Neonazi konserine katılmış olan bir muhbir fotoğrafı çekmiş ve teşkilata teslim etmişti. Bununla ilgili şöyle deniyor: „Rapor uyarınca Hessen Anayasayı Koruma Teşkilatı, 14.09.96 tarihinde Chemnitz’de düzenlenen dazlak konseriyle ilgili olarak etkinliğin bir fotoğraf dosyasına sahip. Burada Beate ZSCHÄPE tartışmasız bir şekilde katılımcı olarak tespit edilmiştir“ (orijinal metin hatalı). Ancak raporda bunun bir „Blood & Honour“ konseri olduğu saklanıyor. „Blood & Honour Almanya“ adlı dergi iki numaralı sayısında bu konserle ilgili bir haber yapmıştı (bu arada konser Chemnitz’den Zwickau’ya kaydırılmıştı). Federal Meclis NSU Araştırma Komisyonu’nun önünde Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı Daire Başkanı Iris Pilling, bu muhbirin kim olduğunu tespit etmenin artık mümkün olmadığını ifade etti.
Yeraltında yaşamaya başlayan Beate Zschäpe, Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos için iyi örgütlenmiş bir destek ağı Chemnitz’deki „Blood & Honour“ saflarından sağlanıyordu. Özel olan, sadece bireylerin değil, Chemnitz B&H’nin yapısının 1998’den itibaren yeraltında yaşayan Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ı barındırması ve desteklemesiydi. B&H Chemnitz’in grup toplantılarında, üçlünün ne planladığı ve örneğin onlara kimlik kartlarını kimin sağladığı hakkında bilgiler veriliyordu.
Gizli raporda Chemnitz B&H’nin Hessen ile bağlantıları hakkında herhangi bir bilgi açıklanmıyor. Halbuki bu bilgiler özellikle „Blood & Honour Güney Hessen“ seksiyonunda yer alan kişilerle ilgiliydi. Buluşma yerleri Offenbach am Main’daki „CD-Room“ mağazasıydı. Mağazanın işletmecisi Esther Dadischeck Chemnitz’den gelmiş ve B&H Güney Hessen’in önde gelen bir kişisiyle olan ilişkisi nedeniyle Offenbach’a taşınmıştı. Dadischeck, ayrılanlar tarafından siyasi bir kışkırtıcı olarak nitelendirilmektedir.
Frankfurtlu antifaşistler şöyle yazıyor: „Offenbach B&H üyeleri özellikle Chemnitz’deki Blood & Honour ile yoğun ilişkiler sürdürdü. Chemnitz’den gelen Neonaziler Offenbach’ta sık sık bulundular. 1999’da CD-Room’a karşı düzenlenen antifaşist bir gösteride, bildiğimiz kadarıyla Chemnitz’den bir düzineden fazla Neonazi dükkanı korumak için gelmişti.“
B&H Güney Hessen’in yayınlarında Chemnitz’de yaşayan B&H mensuplarının ortak faaliyetlere katıldıklarına dair fotoğraflar da yer almaktadır. Özellikle konserlere yapılan ortak geziler aracılığıyla ilişkiler korundu ve geliştirildi. Kaybolmalarının ardından Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’a doğrudan destek verenler arasında olan Chemnitz’den Hendrik Lasch, Jan Werner ve Thomas Starke ile birlikte Hessenliler Ağustos 1997’de Macaristan’da bir konsere gittiler. Ayrıca Hessenli grupların fanzini „Äbbelwoi-Express“te Chemnitz B&H seksiyonunun baş aktörlerinin çok sayıda resmi de bulunmakta. Chemnitz B&H seksiyonunun yayınları, Haziran 1997’de B&H Saksonya tarafından düzenlenen bir futbol turnuvasına katılan tek Batı Alman takımı olan „Offenbach / B&H Güney Hessen Takımı“ndan bahsetmekte.
„Blood & Honour Güney Hessen“ saflarında 1990’ların sonunda kendisini „Combat 18“ (C18, B&H’nin „silahlı kolu“) grubu olarak gören sert bir çekirdek oluştu. Bu gruptan kişilerin 2000 yılında Frankfurt’ta bir antifaşisti öldürme girişiminde bulunduklarına dair biçok ipucu var.
Bu arada „Blood & Honour“ hakkında NSU çekirdek üçlüsünü destekleyen yapı olarak çeşitli yayınlarda ayrıntılı haberler yayınlanmıştır. Ayrıntılı bilgi, federal ve eyalet meclis araştırma komisyonlarının nihai raporlarında da bulunabilir.
Thomas Gerlach ve Hammerskins
Thüringenli Neonazi Thomas Gerlach’ın yolları NSU destekçileriyle o kadar dikkat çekici bir şekilde kesişti ki, kendisi NSU’nun yardımcılar ağında kilit bir figür olarak görülebilir. Thomas Gerlach 77 kişilik listede yer alıyor, gizli raporda hakkında 2002’den 2012’ye kadar toplam 28 bildirim var. Bunların çoğu değersizdir, çünkü sadece önemsiz bilgiler içerirler ve tekrarlayıcıdırlar. Diğer bilgilerin ise tamamen ya da önemli bir kısmı karartılmıştır. Çeşitli raporlar Gerlach’ın 1999’dan 2008’e kadar varlığını sürdüren „Kampfbund Deutscher Sozialisten“ yani „Alman Sosyalistlerinin Savaş Birliği“ adlı Neonazi grubundaki lider rolüne atıfta bulunmaktadır. Gerlach’ın Güney Hessen’deki Neonazilerle yakın ilişkileri vardı. Eyalet İstihbarat Teşkilatı ayrıca Gerlach’ın 2006 yılında Hessen’in kuzeyindeki Frielendorf’ta düzenlenen bir Neonazi konserinde malzemelerden sorumlu olduğunu bildiriyor. Ancak, bu konserin Neonazi Hammerskins tarafından düzenlendiğinden hiç bahsedilmiyor. 2012 tarihli bir notta şöyle deniyor: „Thomas Gerlach bir polis listesinde Hammerskins’in bir üyesi olarak listelenmiştir.“ Kaynak, 2011 yılında Cuxhaven emniyeti tarafından yazılan ve ülke çapındaki güvenlik güçlerine gönderilen Hammerskins faaliyetlerinin bir derlemesidir. Buna ek olarak, 2006 yılında Griesheim’da (Darmstadt yakınlarında) düzenledikleri bir konserle bağlantılı olarak belgede Hammerskins’den iki kez bahsedilmektedir.
Gizli raporda Hammerskins hakkında başka hiçbir şey bulunamaması, Eyalet İstihbarat Teşkilatının onları görevi kapsamında „önemli bir grup“ olarak değerlendirmediğini göstermektedir. Gerlach’ın 2000’li yılların başından beri üyesi olduğu Hammerskins, kendilerini birbirlerine ölesiye bağlı erkek kardeşler yani silah arkadaşları ve Neonazilerin elit takımı olarak görüyorlar. Dünya çapında bir ağa sahipler ve diğer yerlerin yanı sıra ABD’de Alman „erkek kardeşlerin“ de zaman zaman katıldığı atış eğitimleri düzenliyorlar. Hammerskins „Leaderless Resistance“ yani „Lidersiz Direniş“ propagandasını yaymakta ve ABD’deki „The Order“ gibi sağcı terörist gruplara tapmaktalar. Almanya’da Hammerskins 1990’lardan bu yana çok sayıda ırkçı ve sosyal Darwinist cinayet işlemiştir.
Gerlach defalarca Hessen’den „Hammerskins Franken“ üyesi Neonazilerle bir araya geldi – bu örgütün Hessen kolu yoktu. İç toplantılarda, Almanca konuşulan ülkelerdeki „National Officers Meetings“ ve uluslararası bağlamda „European Officers Meetings“ toplantılarında Hammerskins’in örgütsel konuları birbirlerini iyi tanıyanlar arasında tartışılmaktadır. „Hammerskin Nation“ (HSN) ağı tarafından düzenlenen konserler de görüş alışverişine hizmet etmektedir. Diğerlerinin yanı sıra Thomas Gerlach, 2005 yılında İspanya’daki bir Hammerskins konserine Hessen’den bir Hammerskins üyesi, Viernheim’dan (Güney Hessen) Dennis Kühlwein ve Bad Hersfeld’den (Kuzeydoğu Hessen) bir başka HSN destekçisi ile birlikte gitti. Gerlach’ın Portekiz’le de çok iyi bağlantıları vardı. Portekiz istihbarat teşkilatı 2006 yılında alınan bilgiye göre, Gerlach’ın Portekizli Hammerskins’e ateşli silah ve aksesuar tedariki konusunda güvence verdiğini bildiriyor. „Portekiz Hammerskins“e karşı 2007 yılında yapılan bir baskının ardından birkaç yıl süren bir dava açıldı ve Portekiz seksiyonunun başkanı, diğer suçların yanı sıra zorlama, adam kaçırma, gasp ve yasadışı silah bulundurma suçlarından hapis cezasına çarptırıldı. Hammerskins ve Gerlach’ın faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme Exif araştırma sayfasında okunabilir.
Raporda Hammerskins‘den tek tek kişilerin adları geçse de, bu kişilerin Hammerskins ile olan bağları yani açık bağlantıları, o zamanlar Hessen’de Offenbach şehrinde yaşayan (şimdi Rheinland-Pfalz’da yaşıyor) Steven Haase ile ilgili olarak da yapıldığı gibi görmezden geliniyor. Eyalet İstihbarat Teşkilata 2012 tarihli bildirimlerinde Haase’nin İsviçre’de atış talimlerine katıldığını yazıyordu. Haase, 2000’li yılların sonunda dağılan „Freien Nationalisten Rhein-Main“ yani „Özgür Milliyetçiler Ren-Main“in önde gelen isimlerinden biriydi. 2011 yılında Mecklenburg-Vorpommern’deki bir Hammerskins konserine Hammerskins’in Avrupa sorumlusu Malte Redeker ile birlikte gitmiş; polis o yıl onu „Hammerskins Westmark“ üyesi olarak kaydetmişti. Ancak gizli raporda bu bağlantıdan bahsedilmiyor.
Bu rapordan Viernheim’dan (Güney Hessen) Marc Winkenbach’a 2011 yılında bir silah ruhsatı verildiği ve kendisinin avcılık sınavını geçtiği yazıyor. Bunu, o dönemde Winkenbach’ın üzerine kayıtlı olan ateşli silahların bir listesi izliyor ancak Winkenbach’ın o dönemde çevresinde bulunduğu Hammerskins’den burada da bahsedilmiyor.
Özellikle de Fulda yakınlarındaki Petersberg’den Daniel Orlewicz hakkında çok şey söylenebilirdi. 2008’de aday olduğu „Hammerskins Franken“nın 2010 civarında tam üyesi oldu ve bugün bu bölümde bir lider ve örgütçü olarak kabul ediliyor. Milenyumun başından bu yana, bölgeler üstü Neonazi yürüyüş ve konserlerinin katılımcısı olarak dikkat çekmiş ve 2006 yılında kendisi de bir konser düzenlemiştir. 2000’li yılların sonunda, „Freien Netz Süd (FNS) yani „Güney Özgür Ağı“nın kurulmasında önemli rol oynayan „Franken“ Chapter’dan „erkek kardeşleri“ ile birlikte FNS yürüyüşlerine görevli sıfatıyla katıldı. Yerel Kameradschaft’ların yani „Silah Arkadaşları Birliklerinin“ çatı örgütü olarak „Freien Netz“ yani „Özgür Ağ“ konsepti 2007’den itibaren Thüringen ve Saksonya’da, başta Thomas Gerlach olmak üzere „Hammerskins Saksonya“ öncülerinin himayesinde ortaya çıktı. „AG Merseburg“, „Özgür Ağ“ın bir parçası olarak 19 Haziran 2010 tarihinde Merseburg’da bir yürüyüş düzenlediğinde, Orlewicz de orada görevli olarak yer aldı. Thüringen, Saksonya ve Saksonya-Anhalt’taki „Özgür Ağ“ kendini feshederken, „Güney Özgür Ağı“ 2014 yılında Bavyera İçişleri Bakanı tarafından yasaklandı.
Orlewicz, Hammerskins’in etkinlikleri dışında da, örneğin 17 Mart 2012’de Kuzey Hessen’de „Combat 18“ tarafından düzenlendiği açıkça bilinen „Oidoxie“ konserine katıldı. Oraya başkalarının yanı sıra Hammerskinli „erkek kardeşi“ Manuel Hahn ile birlikte gitti.
Ancak Schwalmstadt’tan (Kuzey Hessen) Manuel Hahn da raporun dışında bırakılmıştır. Kendisi 2008 yılı civarında „Hammerskins Franken“e aday üye olmuş ve 2010 yılından beri de tam üyedir. Eylül 2010’da Malte Redeker ile birlikte ABD’deki uluslararası Hammerskins toplantısına gitti. Redeker önceden ABD’li ev sahiplerine birlikte neler yapılabileceğini sordu. Redeker’in aklında olan şey şuydu: „Barbekü, zenci avı ya da buna benzer bir şey.“ (sic!) ABD’li bir Hammerskins üyesinin cevabı şöyleydi: „Eminim bazı çocuklar ormana gidip gürültü yapmak isteyeceklerdir.“
Manuel Hahn, Hammerfest yani Çekiç Şenliği 2010 sırasında çekilen bir grup fotoğrafında Hammerskins üyesi Wade Michael Page ile birlikte görülüyor. Page, Ağustos 2012’de Wisconsin’de Sih dini cemaatine ait bir tapınağa ırkçı saiklerle saldırı düzenlemiş ve yedi kişinin ölümüne neden olmuştur.
Avrupa bağlamında, „Hammerskin Nation“ın Alman üyeleri Ekim 2008’de Budapeşte’de (Macaristan) düzenlenen „European Hammerfest“te çok sayıda kişiyle temsil edilmiştir. Hessenli Hammerskins üyeleri Daniel Orlewicz, René-Sebastian Stöcklein, Manuel Hahn ve Dennis Kühlwein da oradaydı. Geziye katılanlardan birinin sanal „anı albümü 18.10.2008 Budapeşte“de metal kutularla dolu penceresiz bir odada bir Hammerskins üyesinin fotoğrafı var. Duvarda bir gamalı haç bayrağı asılı, elinde bir bazuka tutuyor. Burada bir silah deposunun mu yoksa sadece dünya savaşı hurdalarının mı sergilendiğini tespit etmek mümkün değil. Ancak bu fotoğraf, Hammerskins’in her türlü silah ve savaş ekipmanına olan düşkünlüğünün bir örneği. „Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı“nın her yıl yayınladığı „Hessen Anayasayı Koruma Teşkilatı Raporu“nda, Hammerskins’in faaliyetleri hakkında yıllardır sürekli bir biçimde susulmaktadır.
Hessen’deki „Ku Klux Klan
NSU komlepsinde „Ku Klux Klan“a duyulan ilgi, Baden-Württemberg’den aşırı sağcı polis memurlarının „Ku Klux Klan’ın Avrupa Beyaz Şövalyeleri“ (EWK KKK) grubuna üye olmalarından kaynaklanıyordu. Bu polis memurları, NSU’nun bilinen son kurbanı olan ve 2007 yılında Heilbronn’da öldürülen kadın polis Michèle Kiesewetter ile bağlantılıydı. Grubun en kritik özelliği, Baden-Württemberg Eyalet İstihbarat Teşkilatının muhbiri tarafından yönetilmesi ve muhbir „Corelli“nin de grubun bir üyesi olmasıyla açıklanmaktadır. Gerçek ismi Thomas Richter olan „Corelli“ Neonazi çevrelerde faaliyet yürüten „Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı“nın „en üst düzey kaynağı“ idi ve NSU çevresine yakın bir yere yerleştirilmişti.
Gizli raporun sonuç bölümünde şöyle denmektedir: „Olumlu olan, Baden-Württemberg’deki olaylar nedeniyle özel ilgi odağı haline gelen Ku Klux Klan’a ilişkin neredeyse hiçbir ipucu bulunamamış olmasıdır.“
İstihbarat teşkilatı Eylül 2012’de bu konudaki bulgularını „Anayasayı Koruma Teşkilatı İle İlgili Parlamenter Denetleme Komisyonu“na (PKV) bildirmiştir: „Hessen’de Ku Klux Klan’ın varlığına dair bilgiler (Heilbronn’da (Baden-Württemberg) öldürülen ve ağır yaralanan polis memurlarının çevresinde bulunup sözde olaya bulaştıkları haberleri yapılan Baden-Württemberg’de çalışan iki polis memuru nedeniyle).“
Bu konudaki somut bildirimler raporda karartılmıştır, böylece Hessen istihbaratının neyi „olumlu“ olarak değerlendirdiğini kontrol etmek mümkün değildir.
Baden-Württemberg istihbarat teşkilatının bir belgesine göre, EWK KKK üyesi olan en az iki Hessenli hakkında rapor edilebilecek dikkat çekici şeyler olabilirdi. Örneğin, EWK KKK döneminde Güney Hessen’deki Riedstadt’ta yaşayan Sebastian Lewing hakkında olduğu gibi. Lewing, 2000’li yıllarda „Bergstraße Silah Arkadaşları Birliği“ ve „Ren-Main Özgür Milliyetçileri“ yapılarıyla yakından bağlantılıydı ve bugün hala bu çevrenin bir parçası. Rheinland-Pfalz’da yaşıyor ve militan sağcı kesimle bölgeler üstü bağlantıları devam ediyor.
Dietzenbach’tan (Offenbach bölgesi) Michael S. de EWK KKK üyesiydi. Gizli raporun yazıldığı sırada Alman deniz kuvvetlerindeydi ve muhtemelen Cibuti’de olmak üzere yurtdışında görevlendirilmişti. 2010 yılı civarında, sosyal ağlar aracılığıyla Nazi dünyasıyla hala tanışıklık içerisindeydi.
Manfred Roeder ve Üçlü
İstihbarat teşkilatı, „NSU kompleksiyle ilgili incelenen ve davayla kanıtlanabilir bir bağlantısı bulunamayan bildirimler“ başlığı altında, Kuzey Hessenli hüküm giymiş sağcı terörist Manfred Roeder hakkındaki bildirimi böyle özetliyor: „Zwickau Üçlüsü’nün Roeder ile iletişime geçme veya evini olası bir saklanma yeri olarak kullanmak isteme yönündeki olası düşünceleri; Üçlü’nün M. Roeder’de saklanması planı ihtimaline dair bildirim“.
Bu konuda 2012 yılında hazırlanan bir bildirimde şu ifadeler yer almaktadır:
„Terör hücresinin olası saklanma yerlerine ilişkin olarak Roeder Manfred’in mülkü de söz konusu olabilir. Lt. [karartılmış] ‚her türden‘ dosya misafiri için konaklama imkanı sunuyor. I. R. polis soruşturmalarında Roeder’le bir bağlantı teyit edilememiştir“. (Orijinal metin hatalı)
Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın 2012 yılında NSU ile Manfred Roeder arasında herhangi bir bağlantı bulamamış olması şaşırtıcıdır. Çünkü 14 Kasım 2011’de, yani Hessen istihbarat teşkilatı durum değerlendirmesi yaparken, Thüringer Allgemeine gazetesinde Uwe Böhnhardt’ı Eylül 1996’da Erfurt’ta Manfred Roeder’in duruşmasında gösteren bir fotoğraf yayınlandı. Haziran 1996‚da Roeder, kimlikleri tespit edilemeyen diğer Neonazilerle birlikte „İmha Savaşı. Nazi Almanya’sının silahlı kuvvetleri olan Wehrmacht’ın 1941’den 1944’e Kadar İşlediği Suçlar“ başlıklı sergiye boyalı bir saldırı gerçekleştirmişti.
Roeder mahkemede, aralarında Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın da bulunduğu „Jena Silah Arkadaşları Birliği“ üyesi Neonaziler ve NSU destekçileri Ralf Wohlleben ve André Kapke tarafından desteklendi. Mahkemede ayrıca hazır bulunan biri daha vardı: Muhbir Tino Brandt. Neonaziler „Dedelerimiz suçlu değildi“ yazılı bir pankart açarak ön sırada oturdular ve duruşma sonrasında antifaşistlere saldırdılar.
Almanya’nın en tanınmış sağcı teröristlerinden biri için gösterilen bu dayanışmanın neden raporda yer almadığı sorusu akla geliyor. Roeder kesinlikle Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı tarafından gözetlenen biriydi. Teşkilatın „Veri değerlendirme“ dairesinin eski başkanı Peter Stark, Hessen NSU Meclis Araştırma Komisyonu’nda dinlenirken Roeder’in çevresinde elbette ki istihbarat kaynakları olduğunu ifade etti.
„[…] Sadece Roeder ile ilgili 15 ya da 16 klasör vardı. Roeder kariyerimin başından sonuna kadar bana eşlik etti“. Davanın önemi de yanlış değerlendirilmedi; Roeder’in destekçilerinin belirlenmesi önemliydi. Hessen Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı dinleyiciler arasında kendi istihbarat kaynaklarının olup olmadığı sorusu üzerine Peter Stark şunları söyledi: „Elbette bizim de kaynaklarımız vardı.“ Muhbirlere şu emir verildi: „Buyur, içeri gir ve içeride kimlerin olduğuna bak.“ Yani Thüringen ve Hessen istihbarat teşkilatlarının mahkeme salonunda (en azından) iki muhbiri vardı: Tino Brandt ve kimliği bilinmeyen bir diğer kişi.
Böhnhardt ve Mundlos’un Roeder davasında yer almaları, Hessen’li bir Neonazi’nin NSU katilleriyle oldukça ilginç bir bağlantısına işaret etmesine rağmen bu bilgi gizli raporda yok. Anayasayı Koruma Teşkilatı, düzinelerce çalışanının NSU kompleksinin Hessen ile bağlantılarına ilişkin tüm dosyaları kontrol ettiğini belirtiyor. Roeder davasının tartışılmadığı göz önüne alındığında, bunun yapılıp yapılmadığı ve ne kadar titiz yapıldığı tartışmaya açıktır.
Bölüm 2: Barut Fıçısı
İstihbarat teşkilatının Hessen’deki ağır silahlı Neonaziler hakkında sahip olduğu bilgiler adeta bir barut fıçısıydı. Bununla birlikte, gizli raporda Neonazilerin yasal yollardan ateşli silahlar edindiği ve bunlarla eğitim yaptığı birçok vaka listede yok. Bu kişilerin atıcılık dernekleri, silahlı kuvvetler ve yedek asker silah arkadaşları birlikleri ile ilişkileri ya sistematik olarak araştırılmamış ya da bilgiler saklanmış veya karartılmıştır. Gizli rapordaki bildirimlerin yaklaşık yüzde 40’ı Neonazilerin silah ve patlayıcı bulundurmasıyla ilgili. 100’den fazla vaka açıkça görülürken çok daha fazlasının karartılmış pasajlarda olması muhtemeldir.
Örnek olarak 2011 yılına ait olduğu anlaşılan bir bildirim verilebilir:
„[Karartılmış] FFM bölgesindeki silah depoları, militan bir hücre oluşturmak {Patrick W.} ateşli silahlar bulunduruyormuş {Wolfgang L.} ateşli silah bulunduruyormuş {Nico M.} ateşli silahlara erişebiliyormuş [karartılmış] ateşli silah almak istiyor [karartılmış] ateşli silah bulunduruyormuş {Guido W.} ateşli silah temin edebilirmiş {Jörg K.} ateşli silahlara erişebiliyormuş {Sebastian W.’nin} kardeşi ateşli silahlar temin edebilirmiş {Günter U.} ateşli silah bulunduruyormuş“. (Kişiler yazarlar tarafından anonimleştirilmiştir)
Silahlanma, yurtdışında atış eğitimi alma ve patlayıcı madde edinmeye ilişkin bu raporların bir düzinesi, 2000’li yıllarda NPD’nin eyalet başkanlığını da yapmış olan son derece tehlikeli Neonazi Marcel Wöll ile ilgilidir. Wöll’ün iletişim bilgileri 2011 yılında NSU destekçisi Ralf Wohlleben’in cep telefonunda bulundu.
Bulunan silah ve patlayıcılara ilişkin bildirimlerin büyük çoğunluğu, ki bunların „iletişim görüşmeleri“ esnasında (yani muhbirlerden) alındığı açıktır, ancak o dönemde bunun üzerinde durulmamış.
Bununla birlikte, yetkili makam şu nihai değerlendirmeyi yapıyor: „Aşırı sağcıların terörist davranışlarına ilişkin herhangi bir ipucu veya bilgi bulunamamıştır.“ Başka bir yerde şöyle denmektedir: „Bu çevrelere özgü faaliyetlere ilişkin belgelerin büyük çoğunluğu, aşırı sağcıların yasal veya yasadışı olarak silah veya patlayıcı bulundurmalarına ilişkin ipuçları içermektedir (belgelerin yaklaşık yüzde 40’ı); ancak bu bilgilere paralel olarak, bu kişilerin şiddet içeren davranışlarına ilişkin bilgi bulunamamıştır.“
Bu yaklaşım, Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatının Neonazi ideolojisini, silahlanmayı ve bunun sonucunda ortaya çıkan tehlikeyi nasıl masumlaştırdığını gösteriyor. Eğer istihbarat teşkilatı ateşli silah ve patlayıcı tedarikinde „şiddete yönelik davranışları“ görmek bile istemiyorsa, sağcı cinayetlerin ve saldırıların otoritenin gözleri önünde gerçekleşmeye devam etmesine şaşırmamak gerekir.
Rapor, istihbarat teşkilatının Hessen’deki ağır silahlı Neonaziler hakkında korkutucu miktarda bilgiye sahip olduğunu gösteriyor. Buna ek olarak, kamuya açık kaynaklardan elde edilen ancak gizli raporda bahsedilmeyen çok sayıda başka vaka da bulunmaktadır.
Atıcılık Derneklerindeki Neonaziler
Neonaziler ateşli silahlar edinmek ve bu konuda eğitim almak için her fırsatı kullanıyorlar. Yasal seçeneklerden biri de atıcılık derneklerine katılmak. Bu durum göz önüne alındığında, gizli raporda bu tür derneklerde bulunan Neonaziler hakkında sadece birkaç bildirimin yer alması anlaşılır değildir. Atıcılık derneklerinde bulunan Hessenli Neonazilerin gerçek sayısı, Eyalet İstihbarat Teşkilatı tarafından bildirilen sayıdan kat kat fazlaydı ve hala da öyle.
Açıklayıcı bir örnek olarak Dillenburg’daki (Lahn-Dill bölgesi) „Hubertus e.V. 1928 Frohnhausen“ atıcılık derneği verilebilir. 2000’li yılların sonunda birkaç genç Neonazi buraya üyeydi. Atış talimlerine ve atış yarışmalarına katıldılar ve dernek binasında „Achim’in Barı“nda bir buluşma yeri kurdular. Dillenburglu Neonazi Patrick M.’nin 2009 yılında bir sosyal paylaşım ağındaki profilinde yayınladığı bir fotoğraf, dernek barında Neonazilerin etrafında toplandığı bir masayı gösteriyor. Kameraya sırtı dönük olan bir kişi, üzerinde „Av Mevsimi“ yazan bir tişört giymiş. Tişörtün üzerindeki motifte beyaz renkle çizilmiş insanlar siyah renkle çizilmiş insanlara silah doğrultuyor. Bunlar ırkçı insan avı ve silahlı saldırı fantezileri, öyle ki daha açık bir şekilde gösterilemeyecek bir „şiddet yönelimi“. 2012 yılında Patrick M.’nin bu fotoğrafı yayınlamasından üç yıl sonra ve antifaşist yayın organı „Dunkelfeld.Rechte Lebenswelten in Rhein-Main“ yani „Karanlık Alan: Ren-Main Bölgesi’nde Sağcı Yaşam Dünyaları“nda yayınlanmasından iki yıl sonra silah ruhsatlarından sorumlu devlet dairesi (çoktan) polis tarafından bilinen ve hakkında birçok soruşturma yürütülen Neonazi’nin silah ruhsatını incelemiştir. Sonuç: Patrick M.’nin silah ruhsatı iptal edilmedi ve ateşli silahların sahibi olmaya da devam edebilirdi. O dönemde Hessen yurtiçi istihbarat teşkilatı Patrick M. hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmadığını iddia etmişti.
O zamanlar Eppstein’da (Taunus) şimdi ise Kuzey Ren-Vestfalya’da yaşayan Neonazi Thorsten März hakkında raporda tarihsiz bir bildirimde şöyle deniyor: „Spor silahlarına ve silah bulundurmaya dair bilgi var. Bu bilgiyi ihbar eden kişi März’ın, Zwickau ‚Nazi üçlüsü‘ ile ilişkisi olan Frank Rennicke ile görüştüğünü söylüyor. Federal Kriminal Dairesi’ndeki Özel Yapı Organizasyonu’na bilgi verilmedi.“ Bir başka bildirimde Thorsten März hakkında bir soruşturma raporu olduğu belirtilmekte. Ancak hiçbir yerde März’ın bir atıcılık derneğine üye olduğunun tespit edildiğine ve atış eğitimlerine katıldığına dair bilgi bulunmamakta. März, 2008 yılında „wer-kennt-wen“ sosyal ağındaki kişisel profili aracılığıyla bu fotoğrafları yayınlamıştı.
Eppertshausen’den (Darmstadt-Dieburg bölgesi) Robert Janietz, 2000’li yılların ortalarında „Blood & Honour Güney Hessen“, „Division 28 Güney Hessen“ ve „Combat 18 Güney Hessen“ olarak ortaya çıkan bir yapının önde gelen isimlerinden biriydi. 2007 yılında, „Division 28 Güney Hessen“in bir şirketi olan „Streetfight-Records“ adlı Neonazi plak şirketinden yasal olarak sorumlu olduğu ortaya çıktı. 2011 yılında internette yapılan basit bir araştırma, Janietz’in o dönemde Offenbach bölgesindeki Seligenstadt’ta bulunan „Tell Froschhausen 1907 e.V.“ atıcılık derneğinin üyesi olduğunu ortaya çıkardı. Tabanca atış takımına üyeydi ve web sitesinde tam adıyla anılıyor ve bir fotoğrafla resmediliyor. Daha fazla bilgi kamuya açık olmasına rağmen gizli raporda kendisinden sadece 2008 tarihli bir bildirimde bahsedilmekte ve bu bildirimde istihbarat teşkilatının kendisini „Blood & Honour“ ile ilişkilendirdiği belirtiliyor. Daha fazla bilgi, bağlantıları, atıcılık derneğine üyeliği vs. gizli raporda yer almıyor.
Alfred Horst – Bir atış ustasının cinayet fantezileri
Marburg yakınlarındaki Lohra’da ikamet eden Alfred Horst 1980’lerden beri Marburg bölgesinde önde gelen bir Neonazi. Uzun yıllar NPD Marburg-Biedenkopf ilçe teşkilatının başkanlığını yapmış ve parti adına birçok kez seçimlere katılmıştır.
Gizli raporda Horst hakkında birkaç ayrıntılı bildirim bulunmakta. Görünüşe göre Hessen istihbarat teşkilatı Horst’un yakın çevresine, istihbarata Horst hakkında bilgi veren bir muhbir yerleştirmiş. Muhbir 1994’ten 2001’e kadar bildirimler göndermiş. Bu bildirimlerde diğer hususların yanı sıra Horst’un „bir atıcılık derneğine üye olduğunu ve yasal olarak ateşli silahlara sahip olduğunu ve eğer ’solcular‘ evini basacak olursa, önce davetsiz misafiri kafasından vuracağını, sonra da tavana ateş edeceğini; sonrasında ise polise önce tavana bir uyarı ateşi açtığını ve ardından kendini savunmak için davetsiz misafiri vurduğunu söyleyeceğini“ yazıyor. 1998 yılında Horst’un „sarhoş bir haldeyken kendisine zarar vermek isteyen insanları öldürmekten hiç çekinmediğini söylediği ve Horst’un sağcı çevrelerde asabi ve silah delisi biri olarak tanındığı“ bildirilmiş. Yine 1998’de Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatına „Horst’un Bonn’daki bir gösteri sırasında polis memurlarını üzerinde taşıdığı silahla vurmakla tehdit ettiği ancak gerçekte üzerinde ateşli silah olmadığı için sadece kısa bir süre gözaltına alınıp serbest bırakıldığı“ bildirilmiş (orijinal metin hatalı). Söylenene göre 2000 yılında Horst Danimarka’daki bir askeri spor tatbikatına katılmakla ilgilendiğini ifade etmiş.
Horst’un gerçekten bir atıcılık derneğine üye olup olmadığı hiçbir noktada belirtilmemiş. Bölgesel gazete Oberhessische Presse daha çok bilgi vermiş ve vermeye devam ediyor. Gazete örneğin 12 Şubat 2009 ve 9 Şubat 2011 tarihli haberlerinde Alfred Horst’un „Subach Lohra“ atıcılık derneğini eyalet atıcılık şampiyonasında temsil ettiğini yazmış.
15 Ocak 2013 tarihinde, silah ruhsatından sorumlu devlet dairesi Alfred Horst’un evine habersiz bir teftiş için gitmiş ancak Horst’u evinde bulamamış. Bunun üzerine yetkililer Horst’a bir randevu vermiş ve sekiz gün sonra silahlarını kontrol etmeye gittiklerinde – şaşırtıcı olmayan bir şekilde – herhangi bir kusur tespit edememişler. Horst’un ayrıca bodrumda uygun bir şekilde sakladığı patlayıcılar için de izin kağıdı vardı. Muhtemelen Horst bugün hala ateşli silahlara sahip. Mayıs 2022’de, üyesi olduğu „Subach Lohra“ atıcılık derneği tarafından 20 yıllık üyelik için onurlandırıldı.
„Özgür Direniş Kassel“ forumundaki yeraltı konseptleri
„Özgür Direniş“in internet forumundan gizli raporda kaynak olarak bir kez bile bahsedilmemiş. Bu forumda, Neonaziler sözde kendi aralarında ve korunaklı bir alanda iletişim kurmuşlardı. Platform 2005 sonbaharında hacklendi ve içerik antifaşist gruplar ve gazeteciler tarafından analiz edildi – ancak belli ki Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı tarafından edilmemiş.
Örneğin 2005 yılında Ren-Main bölgesinden üç Neonazi forumda „Leaderless Resistance“ yani „Lidersiz Direniş“ konseptleri hakkında fikir alışverişinde bulunmuşlar. Kişiler Mainz, Frankfurt am Main ve Grävenwiesbach’ta (Taunus) yaşadıklarını anlatmışlar. Paylaşımları ırkçı ve cinsiyetçi şiddet ve imha fantezileriyle dolu. Grävenwiesbach’tan gelen kişi, Alman ordusuna katıldığını ve bu nedenle kamusal alanda sesini fazla duyurmama konusunda dikkatli olmak zorunda olduğunu yazmış.
Gizli raporda, Nisan 2005’ten beri „Özgür Direniş“ forumunda „Stadtreiniger“ yani „şehir temizlikçi“ takma adıyla yazan kişiye dair de bilgi bulunmuyor. Bu kişi, yeraltı kavramlarını ve yabancı ülkeler üzerinden ateşli silah edinme olasılıklarını tartışmış olan kişi. Ayrıca „başka bir kristal gece“ olması gerektiği hayalini yani Kasım 1938 Pogromlarını tekrarlama hayalini kurmuştur. Ağustos 2007’de „Stadtreiniger“in maskesi, gazeteciler Joachim F. Tornau ve Carsten Meyer tarafından Frankfurt Rundschau’daki bir makale ile („Şehir temizlikçisi kahverengi kir yayıyor“) düşürüldü: Söz konusu kişi, o zamanlar „Özgür Direniş Kassel“ adlı Neonazi grubunun üyesi olan ve Neonazi eylemlerinden sabıkası bulunan Kassel’li Markus Hartmann’dı. E-posta adresi „kalashnikov-76“ idi (Hartmann 1976’da doğmuştu). Ancak Hartmann ulusal basına konu olmasına rağmen, gizli raporda kendisi hakkında açıkça okunabilir bir kayıt bulunmuyor.
Haziran 2019’da Markus Hartmann ulusal gazetelerin manşetlerine çıktı. CDU’lu politikacı Walter Lübcke’nin öldürülmesinin ardından, katil Stephan Ernst suçu Hartmann ile birlikte işlediğine dair ifade vermişti. Hartmann, Ernst’e nasıl ateş edileceğini de öğreten kişiydi (bkz. Lübcke cinayeti).
Alman Silahlı Kuvvetleri ve yedek asker silah arkadaşları birliklerindeki Neonaziler
Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatının gizli raporunda Alman Silahlı Kuvvetleri’ndeki Neonaziler hakkında hiçbir şey açıklanmıyor. „Alman Silahlı Kuvvetleri“ terimi tüm belgede sadece üç kez geçiyor. İlk olarak, bir Neonazi grubunun „eski bir Alman ordusu sahasında“ yaptığı „askeri sporlara benzer bir tatbikat“ ile bağlantılı olarak. İkinci olarak, 2003 yılında Spessart bölgesinde Neonazilerin askeri spor eğitimi sırasında, polis tarafından diğer şeylerin yanı sıra „çalıntı bir Alman ordusu kara aydınlatma fişekleri“ ele geçirilmesiyle ilgili. Üçüncü olarak, 2009 yılına ait bir bildirimde, „Alman ordusunun yedek asker birliğinin atış eğitimine katılan“ bir Neonazi ile ilgili olarak.
„Alman Silahlı Kuvvetleri’ndeki Neonaziler“ konusu öncelikle Askeri İstihbarat Teşkilatı’nın (MAD) sorumluluk alanına girse de, Hessen İstihbarat Teşkilatına dosyaları incelerken mutlaka bulunan silahların ruhsatlı olup olmadığına ve kişilerin Alman ordusunun bir mensubu olup olmadıklarına bakma görevi verilmişti: „Silah bulundurma (yasal veya yasadışı) veya silah depolarında saklama, silah bilgisi, atış pratiği, patlayıcı kullanımı bilgisi veya patlayıcı tedarikiyle ilgili tüm bilgiler. Bu bağlamda, söz konusu kişinin bilgiyi veya silahı; profesyonel faaliyetler (Alman Silahlı Kuvvetleri, güvenlik şirketleri), boş zaman faaliyetleri (örneğin avcılık, atıcılık derneği) veya kendi inisiyatifi yoluyla yasadışı yollardan elde edip etmediğine önemle dikkat edilmelidir.“
Dolayısıyla, Neonazilerin Alman ordusu ile olan ilişkilerinin raporun ağırlık noktalarından biri olacağı varsayılmalıydı. Ne de olsa Neonaziler Alman ordusu aracılığıyla onlarca yıldır ateşli silahlar, askeri teknikler ve muhtemelen patlayıcı kullanımı konusunda eğitim aldılar. Neonaziler için Alman ordusuna katılmak, zorunlu askerlik hizmeti dönemlerinde olmazsa olmazdı. Sadece Neonazi forumları ve sosyal ağlardaki iletişimden, 2000’li yılların ortalarından sonlarına kadar Hessen’de yaşayan ve o dönemde Alman ordusuna katılmış veya askerlik hizmetini yeni tamamlamış birkaç düzine Neonazi tespit edilebilir. Birçoğu Alman ordusuna bağlılıklarını kanıtlayan fotoğraflar yayınladı ve bazıları da yurtdışındaki görevlerde yer aldı.
Mainz yakınlarındaki Budenheim’dan Andreas W. 1990’ların başında Wiesbaden’deki örgütlü Neonazi çevresine mensuptu. Kendisi 1997 yılına kadar Neonazi yürüyüşlerine katılmış bir kişi olarak tanımlanabilir. 2008’de bir sosyal ağda yayınladığı özel fotoğraflarda Hessen’in Wetterau bölgesinde Neonazilerle bir arada görülüyor. Andreas W. 2008 yılında „wer-kennt-wen“ de hobi olarak: „Kameradschaft’ı yani “silah arkadaşları birliği”nı sürdürmek, RK-Kur Mainz kışlası, atış yapmak“ demiştir.
Andreas W. Afganistan’da Alman ordusunda görevlendirildi. Bir fotoğrafta, ikisi de Neonazi olan Bad Kreuznach’tan (Rhineland-Palatinate) Marco Bock ve Bad Nauheim’dan (Hessen) Alexander S. ile birlikte bir grup Alman askerleri arasında görülmekte. Bir yoruma göre fotoğraf 2006 yılında Alman ordusu atış poligonunda çekilmiş. Marco Bock’un 2000’li yıllarda yürüyüşlere katıldığı tespit edildi ve yurtiçi istihbarat teşkilatlarının en üst makamı („Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı“) 2012 yılında onu sağcı terörist yaklaşımların belirtilerini taşıyan bir Neonazi olarak sınıflandırdı. Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatının gizli raporunda, internette kendini gösteren Neonazi arkadaş çevresi görmezden gelinmiştir.
Gizli rapor ayrıca sadece üç Neonazinin yedek asker derneklerine üye olduğuna dikkat çekiyor. 2009 tarihli bir raporda, ismi açıklanmayan bir kişinin bir yedek asker derneğinin atış eğitimine katıldığı ve bu tür etkinliklerde düzenli olarak yer aldığı belirtilmekte. Bu kişinin Wetterau’lu NPD aktivisti Stefan Feuerbach olduğu anlaşılıyor. Kendisi 2010 yılı civarında antifaşist bir grup tarafından Neonazi ve yedek askerlerin askeri eğitimine katılan bir kişi olarak kamuoyuna duyurulmuştu. Frankfurter Rundschau (FR) gazetesi Şubat 2012 tarihli bir makalesinde („Silah altındaki aşırı sağcılar“) Stefan Feuerbach vakasını anlatmıştı. Bu vakada, Eyalet İstihbarat Teşkilatı zaten kamuya mal olmuş bir bilgiyi sadece anonim olarak yeniden üretmiştir. Frankfurter Rundschau gazetesinde yer alan habere göre, Hessen Yedek Askerler Derneği Feuerbach ve adı geçen bir başka Neonazi hakkında ihraç davası açmıştı.
Frankfurter Rundschau gazetesi derneğin bölge başkanından alıntı yaparak, örneğin NPD ile bir ilişkinin „derneğin bağdaşmazlık kuralının ihlali“ olduğunu belirtti. Aslında, bazı Hessenli Neonaziler son yıllarda yedek asker derneklerinden ihraç edildi, ancak diğerleri ihraç edilmedi. Örneğin, Hammerskins üyesi Daniel Orlewicz, 2017 yılına kadar bir yedek asker silah arkadaşları birliği üyesi olduğu belgelendiği halde ihraç edilmemiştir. Daniel Orlewicz 2000’li yıllarda Alman ordusunda „görev yapmıştı“. O sırada Hitler’in yardımcısı Rudolf Heß için düzenlenen anma yürüyüşü için Wunsiedel’e gitti. İhtiyatta bir onbaşı ve Marbach yedek asker silah arkadaşları birliği üyesi olarak 2017 yılında Aşağı Franken’de bir askeri eğitim alanında askeri bir yarışmaya katıldı. Orlewicz’in bir fotoğrafını da içeren bu konudaki bir makale („Trätzhofmarsch – Marbach yedek askerleri ikinci ve dördüncü sırada“) yerel bir internet gazetesinde bulunabilir.
Gizli raporun okunabilir kısmında Kuzey Hessen NPD görevlisi David Rose hakkında da tek bir kelime yoktur, halbuki 2011 yılında kendisinin ve „Özgür Direniş Kassel“in diğer Neonazilerinin bir yedek asker silah arkadaşları aktif oldukları ortaya çıkmıştı. O sırada Rose yedekte bir onbaşıydı ve „şiddete eğilimli davranışları“ nedeniyle dikkatleri üzerine çekmişti.
Lübcke’nin katili Stephan Ernst ile birlikte 2009 yılında Dortmund’da bir sendika gösterisine Neonaziler tarafından düzenlenen saldırıya katılmıştı. Rose uzun yıllar boyunca Thorsten Heise’nin çevresindeki etkinliklerde dikkat çekmiştir. Örneğin, 2011 yılında Heise tarafından düzenlenen bir yaz gündönümü şenliğine Ernst ile birlikte katılmıştı. Aynı yıl Rose’a ait olduğu düşünülen bir arabada „Aryan Kardeşliği“ne ait materyaller bulunmuş ve Rose, Heise tarafından düzenlenen „Eichsfeldtag“da temsilci olarak görev yapmıştı. Yıllar içinde Fretterode’deki etkinliklere de katıldı, örneğin 2018’de eski bir SS-Astsubayı ile birlikte „Çağdaş Tanıklık Etkinliği“nde yer aldı.
Güney Hessen’den Neonazi Kai Reimund 2000’li yılların sonlarında bir Neonazi silah arkadaşları birliğine üye olmuş ve Neonazi yürüyüşlerine katılmıştı. Bir Alman ordusu askeri olarak o dönemde Kosova’daki KFOR birliğinde görev yapıyordu. Bunu kendi internet sitesinde yazdı. Bu arada, sosyal ağlarda Neonazi görüşlerini hiç gizlemedi. 2010 yılında antifaşistler tarafından bir Neonazi ve ordu mensubu olarak kamuoyuna ifşa edildi. Bir fotoğrafta Neonazi giyim markası „H8 Wear“e ait bir tişört giydiği görülüyor. Ancak Reimund hakkında da gizli raporun okunaklı bölümlerinde herhangi bir bilgi yok.
Bad Nauheim’dan (Wetterau bölgesi) Neonazi Gordon Eberhard, özellikle incelenmesi gereken 77 kişilik listede yer alıyor. Gizli raporda Eberhard’tan dört kez bahsediliyor, 2012 tarihli bir bildirimde ise şifreli bir şekilde şöyle yazıyor: „Eberhardt, Gordon, silahlarla fotoğraf, paintball veya Show/Display yok“ (Orijinal metin hatalı). Ancak Eberhard’ın Alman ordusundaki hizmetinden ve bir Airsoft grubundaki faaliyetlerinden bahsedilmiyor. 2008 yılında, kendi ifadesine göre, „Ahlen’deki Westfalenkaserne’de 7. /SanRgt 22’de asker“ idi. Ayrıca en geç 2011 yılından beri „HTSE“ yani „Kara Kartallar“ adlı bir grubun üyesiydi. Grup, ormanlarda ve boş fabrika salonlarında askeri kıyafetlerle (kendileri buna „arazi oyunları“ diyor) askeri tatbikatlar gerçekleştirirdi. 2010’da kamuoyuna yansıyan fotoğraflarda, eğitimde kullanıldığı belli olan komuta ve kontrol merkezine sahip replika askeri araçlar görülüyor. Raporda bununla ilgili tek bir kelime bile yok.
Bölüm 3: Faili meçhul vakalar
Gizli rapor, devlet kurumlarının söz konusu olan Neonazi şiddeti olduğunda bunu görmeyi ve soruşturmayı reddettiğini gösteriyor. Gizli rapor, 2000’li yıllarda Hessen’de Neonazilerin cinayet teşebbüslerini ya da Neonazilerin failleri oldukları varsayılabilecek vakaları işlemiyor.
Tepeden tırnağa silahlı ancak istihbarat teşkilatına göre herhangi bir şiddet eğilimi göstermeyen Neonaziler, NSU kompleksiyle ilgili aydınlatma çabalarının gün yüzüne çıkardığı, Hessen’de yaşanan başka vakalarla da teyit edildi: Devlet kurumları söz konusu olan Neonazi şiddeti olduğunda soruşturma yapmaktan kaçınıyorlar. İstihbarat teşkilatı kaynakların korunmasını, gerçeklerin ortaya çıkması ve mağdurların korunmasının üzerinde tutuyor. Neonazilerin istifledikleri silahları kullanmayacakları düşüncesi, sağcı şiddetin yarattığı tehdidin tehlikeli bir şekilde hafife alınmasına ve olayın önemsizleştirilmesine yol açıyor ki bu durum soruşturma makamları tarafından da aynen sürdürülüyor. Mağdurlar ciddiye alınmıyor ya da şüpheli durumuna düşürülüyor. Aşağıda, 2000’li yılların başlarında Frankfurt ve Kassel’de solculara yönelik cinayet girişimlerine dair, raporda hiç bahsedilmeyen üç örnek özetleniyor. Vakaların hiçbirinde failler tespit edilemedi.
2000’de Frankfurt’ta bir arabaya yerleştirilmiş patlayıcı
Eylül ayının ilk günlerinde, 2000 yılında Frankfurt am Main’da bir antifaşistin arabasının egzoz borusuna patlayıcı yerleştirilmişti. Bu antifaşist, 3 Eylül’de egzozla oynandığı fark edildiğinde ailesiyle birlikte 100 kilometreden fazla yol kat etmişti. Polis tarafından çağrılan bir uzmana göre „arabayı birkaç kez parçalayacak“ bir patlamanın meydana gelmemiş olması sadece olumlu bir tesadüftü. Bu suçun Neonaziler tarafından işlendiğine dair hiçbir şüphe olamaz. Olay, antifaşistlerin 2015 yılında yayınladıkları 20 sayfalık „Vertuscht und Verschwiegen“ (Örtbas Edildi ve Gizlendi) adlı yayında ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
Suç üç kişiye yönelik bir suikast girişimi olmasına rağmen, soruşturma sadece birkaç ay sonra kapatıldı. Frankfurt Savcılığı ve Frankfurt Emniyetine Bağlı Devlet Güvenlik Dairesi polisleri bir cinayet teşebbüsünü değil, sadece patlayıcı maddeler kanununun ihlalini soruşturmuşlardır.
Kassel’de 2001 ve 2003 yıllarında solculara sıkılan kurşunlar
20 Şubat 2003 tarihinde Kassel’de kimliği belirsiz kişiler, yıllardır kamuoyu önünde sağa karşı faaliyet yürüten 48 yaşındaki bir öğretmenin üzerine evinin penceresinden içeri ateş ettiler. Büyük kalibreli bir silahtan çıkan mermi öğretmenin başını kıl payı sıyırdı. Öğretmen gazeteye kurşunun havada uçarken yarattığı rüzgarı hissettiğini anlattı. Kassel’li Neonaziler adını „anti-antifaşist çalışması“ olarak koydukları bir faaliyetleri kapsamında onun hakkında veri toplamışlardı. Olay, Temmuz 2019 tarihli antifaşist dergi Lotta’da yer alan „Bir infaz“ başlıklı makalede anlatılmaktadır.
Zaten bir buçuk yıl önce Kassel’de sağcı motifin bariz olduğu bir suikast girişimi olmuştu. 6 Ağustos 2001 akşamı, Kassel’de yerleşim yeri olarak kullanılan sol görüşlü bir karavan alanında bulunan kişilere ateş açıldı. Karavan alanı Fulda nehrinin kıyısında bir arazi üzerine kurulmuştu. 9 mm kalibrelik mermiler ise karşı kıyıdan ateşlendi. Orada bulunanlar tehlikeyi ilk atıştan sonra hemen fark edip siper aldıklarından atılan diğer kurşunlar kimseye isabet etmedi. Olayı NSU-Watch’taki „Blickpunkt Kassel: Alte Fälle, neue Fragen“ (Olay yeri Kassel: Eski vakalar, yeni sorular) başlıklı makalede okuyabilirsiniz. Bu vakada, cinayete teşebbüs suçuna uygun bir soruşturma süreci yürütülmedi. Olay yeri incelemesi eksikti, saldırının mağduru olan kişilerin ne ayrıntılı olarak ifadeleri alındı ne de soruşturmanın durumu hakkında bilgilendirildiler. Bu olay Walter Lübcke’nin öldürülmesiyle bağlantılı olarak yani 2019 yılında yeniden gündeme geldiğinde deliller çoktan imha edilmişti. Bu delillerin arasında bir karavan sakininin bulup polise götürdüğü fişek kovanları da vardı. Polis bu iki eylem arasında asla bir bağlantı kurmadı.
Gizli raporda bu cinayet girişimlerinden bahsedilmemesi, 1990’lardan itibaren Kassel’de bir Neonazi „yeraltı örgütünün“ kurulduğuna dair raporlar içermesi nedeniyle daha da anlaşılmazdır. Aslında ortaya çıkan sonuç şudur: Yurtiçi İstihbarat Teşkilatı, muhbirler aracılığıyla Kassel’deki silahlı olaylardan ve ayrıca „Kassel’de eylemler planlayan bir ‚ulusal yeraltı‘ örgütünün varlığından“ haberdardı. Ancak 2001 ve 2003 yıllarında solculara yönelik cinayet girişimleri ve 2006 yılında NSU’nun Kassel’de ırkçı saiklerle Halit Yozgat’ı öldürmesi üzerine yetkili makamlar sağı işaret eden hiçbir izi bulmak istemediler. Kassel’deki militan Neonazi kesimler öncesinde de olduğu gibi hiçbir sorun yaşamaksızın işlerini yürüttüler.
Bölüm 4: Lübcke cinayeti
Raporu 120 yıl gizli tutma kararı öncelikle kendi beceriksizliklerini örtbas etmeyi amaçlıyordu. Walter Lübcke’nin 2019’da öldürülmesi de istihbarat teşkilatının ne öğrenmeye ne de kendini yenilemeye muktedir olduğunu, aksine son derece tehlikeli olduğunu gösterdi.
Raporun bir bölümünde istihbarat teşkilatı çalışma yöntemlerindeki eksiklikler anlatılıyor ve reform önerileri formüle ediliyor. Her şeyi daha iyi yapacakları, dosyaları daha titiz tutacakları, kalite güvencesi ve analiz yeteneği üzerinde çalışacakları ve teşkilat süreçlerini daha şeffaf hale getirecekleri sözünü veriyorlar. Verilen bu sözlerin ardından kamuoyuna anlatılan hikaye hep aynıydı. Bu şekilde, istihbarat teşkilatı ve eyalet hükümeti, eleştiriler karşısında hatalarını tespit ettiklerini ve bunların gelecekte tekrarlanamayacağını söyleyerek karşılık verebiliyordu. Bu aynı zamanda, daha fazla finansman, daha fazla personel ve genişletilmiş yetkilerle daha verimli çalışacağı şeklindeki yanlış mantığı izleyerek istihbarat teşkilatının genişletilmesini meşrulaştırmanın bir yoluydu. Rapor, istihbarat teşkilatının tüyler ürpertici işleyişini ve bunun sonucunda ortaya çıkan bütündeki başarısızlığı ortaya koysa da istihbarat teşkilatı bu süreçten güçlenerek çıkmıştır. Ancak teşkilat kendi standartlarıyla ölçüldüğünde çıkan sonuç şudur: Yapılan sözde reformdan yıllar sonra, dosyada kırmızı renkle işaretlenmiş ve ısrarla buna atıfta bulunulmuş olsa bile, teşkilat gözünün önünde çok tehlikeli bir Neonazi’nin olduğunu fark edemiyor. Fark etmemeleri yeterli bilgiye sahip olmadıklarından değil, militan sağcıları hala marjinal bir fenomen olarak görmeleri ve ırkçılığın siyasi boyutunu yok saymalarından kaynaklanıyor.
Stephan Ernst ve Markus Hartmann
2 Haziran 2019 akşamı, Kasselli Neonazi Stephan Ernst, Kuzey Hessen Valisi Walter Lübcke’yi vurarak öldürdü. Yetkililer muğlak açıklamalarla zaman kazanmaya çalışırken, antifaşist araştırmalar katilin tutuklanmasından kısa bir süre sonra onun bilinen bir Neonazi olduğunu kamuoyuna duyurdu.
Yetkililer, suçu önlemelerinin mümkün olmadığını çünkü Ernst’in 2009’dan bu yana „sakinleştiğini“ ve radarlarından kaybolduğunu açıkladılar. Ernst 1992 yılında bir imamı bıçaklamış ve 1993 yılında bir mülteci barınağına insanları öldürmek üzere tasarlanmış bir patlayıcı yerleştirmişti. Bu nedenle birkaç yıl hapis yatmıştı. Bu durum, en azından dönemin Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Alexander Eisvogel’in 2009 gibi geç bir tarihte Ernst’i „son derece tehlikeli“ olarak değerlendirmesine ve bunu bir dosyaya kırmızı kalemle not etmesine yol açmıştı. Bununla birlikte, 2015 yılında Stephan Ernst hakkındaki dosyaya erişim, Hessen İstihbarat Teşkilatı tarafından verilerin korunması gerekçesiyle resmi kullanım için engellenmişti. Teşkilat böylelikle bir kez daha korkunç bir yanlış değerlendirmeye imza attı. Bir kez daha ölümcül sonuçları olan bir karar verildi.
Hessen İstihbarat Teşkilatının bir kadın çalışanı, Walter Lübcke’nin öldürülmesiyle ilgili olarak soruşturma komisyonuna verdiği ifadede, böylesi bir olayın önüne geçmeye çalıştığını anlattı. Kadın çalışan yeminle dosyaya şerh düştüğünü ve dosyanın erişme kapatılmaması için uyarıda bulunduğunu anlattı.
Hessen istihbarat teşkilatının 2014 tarihli nihai raporunda Stephan Ernst hakkında dört kayıt okunabilir, adı dokuz kez geçmektedir. Teşkilat, 2019 yılında gazeteciler Dirk Laabs ve Stefan Aust’a verdiği bir yanıtta Ernst’in adının on bir kez geçtiğini belirtmiştir.
Diğer şeylerin yanı sıra polisin yaptığı üç bildirim var. 2003 tarihli bir tanesinde şöyle deniyor: „Neumünster’deki Nazi Almanya’sının silahlı kuvvetleri olan Wehrmacht sergisine karşı düzenlenen bir gösteriye katılan Stephan Ernst bir dalgalı bıçak taşıyordu. Sergi salonunda bir mağduru boynundan tutarak boğmaya çalıştı. Ernst agresif ve şiddet yanlısı bir şahıs olarak değerlendirilmelidir. Kaynak: Polis“
Raporda ayrıca 2000 yılına ait sabıka sicil kaydından bilgiler de yer almakta: „23.12.93 tarihinde Hohenstein’da (Rheingau-Taunus bölgesi) bir sığınmacı yurdunun önünde park halindeki bir araca boru tipi bomba kullanılarak yapılan patlayıcı maddeyle saldırı (teşebbüsü): Stephan Ernst şüpheli olarak yakalanır, suçu kabul eder ve sonuçta toplam 6 yıl gençlik hapis cezasına çarptırılır (adam öldürmeye teşebbüs ve tek fiille patlayıcı bir maddeyi infilak ettirmeye teşebbüs, mala zarar verme, ehliyetsiz araç kullanma ve tehlikeli yaralama); saik: yabancı düşmanlığı, ırkçılık; Ernst bir (boru tipi) bomba yapabilir ve patlayıcı bir saldırı gerçekleştirebilir; Ernst’in geçmişte bir kurusıkı tabancası ve buna uygun mühimmatı vardı.“
Stephan Ernst’in 2011 yılında Kassel’deki diğer Neoazilerle birlikte Thorsten Heise’nin gündönümü kutlamalarına katıldığı ve bununla ilgili bir notun bulunduğu ancak 2020 yılında kendisine karşı açılan ceza dava sırasında ortaya çıkmıştı. Ernst hiçbir şekilde „sakinleşmiş“ ya da „radikal olmaktan vazgeçmiş“ değildi ancak 2009’da tutuklandıktan sonra ideolojisini istihbaratın (henüz) gözlemediği alanlarda yaşıyordu. Ernst, aşırı sağcı „Kimlik Hareketi“ ve „Einprozent“ (yani „Yüzde Bir“) örgütlerini bağışlarla destekledi, Almanya için Alternatif partisinin (AfD) müdavimlerinin masalarına gitti ve parti için seçim çalışanı olarak faaliyet gösterdi. Ernst, Pegida’nın Kassel’deki uzantısı „Kagida“nın en az bir etkinliğine katıldı. Arkadaşı Markus Hartmann ile birlikte sağcıların çağrısına uyarak Lohfelden’de Walter Lübcke’nin mülteciler için bir barınma yeri kurulmasını teklif ettiği bir yurttaş toplantısına katıldı. Mahkemede Ernst, 6 Ocak 2016 tarihinde Lohfelden’deki mülteci yurdu yakınlarında sırtından bıçaklanan Ahmed I. adlı gence yönelik saldırıyı yapmakla da suçlandı. Ernst, 2019 yılında bodrumunda bulunan bir bıçak üzerindeki kanın I. Ahmed’in kanı olduğunun kesin bir şekilde tespit edilememesi nedeniyle beraat etti.
Kassel’li Neonazi Markus Hartmann 2010’lu yıllarda Stephan Ernst’in en yakın siyasi arkadaşıydı. Markus Hartmann 2008 ve 2012 yıllarında Kassel’deki silah ruhsatından sorumlu daireye silah ruhsatı için başvurmuş, ancak Neonazi faaliyetleri gerekçe gösterilerek bu başvuru reddedilmiş. 2015 yılında Kassel’deki idare mahkemesi, Hartmann’ın silah ruhsatı talebinin reddedilmesine karşı yaptığı itirazı, Neonazi çevresiyle ilişkisi hakkındaki mevcut bilgiler 2000’li yıllara dayandığı ve mahkemeye göre eski olduğu için kabul etti. Hessen Eyalet İstihbarat Teşkilatı, silah ruhsatından sorumlu daireden ve mahkemeden sakladığı daha güncel bilgilere sahipti, örneğin Hartmann’ın 2011 yılında hala Neonazi içerikli bir Youtube hesabına sahip olduğu gibi. Böylece Hartmann 2015 yılında silah ruhsatı almış ve bir atıcılık derneğine üye olmuştu. Yıllar sonra Stephan Ernst’i bu atıcılık derneğine getirdi ve onunla atış eğitimleri gerçekleştirdi. Ocak 2021’de Stephan Ernst, Walter Lübcke’yi öldürmekten ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Hartmann, Frankfurt Eyalet Mahkemesi’nde görülen bu davada cinayetin gerçekleşmesine „psikolojik olarak yardım“ etmekle suçlanmıştı. Bu suçlamadan beraat etti, Silahlar Kanunu’nu ihlal etmekten ceza aldı ve bu ceza da ertelendi.
1 Eylül 2018’de Chemnitz: AfD, Chemnitz’de günlerdir süren öfkeli bekleyişin ve antisemit ve ırkçı saldırıların ardından bir gösteri çağrısında bulunmuştu. Bu gösteriye çok sayıda sağcı grup katıldı, yaklaşık on bin katılımcı bir araya geldi. Bu gösteride, farklı yelpazelerden aşırı sağ, AfD ile alenen güçlerini birleştirdi. Bunlar arasında Stephan Ernst ve Markus Hartmann da vardı. Sağcı göstericiler gösteri devam ederken defalarca saldırılar gerçekleştirdiler. Irkçı nedenlerle saldırıya uğrayan bir kişi acil servise gitmek zorunda kalırken, bir grup anti-faşist hala kendilerine saldıran bir düzine Neonazi’ye karşı dava açılmasını bekliyor.
Anti-faşistler 2015’ten beri bu tehlikeli karışım konusunda uyarıda bulunurken, güvenlik güçleri ırkçı kışkırtmayı farklı yorumladı. Güvenlik güçlerine göre yurttaşlar haklarını kullanarak sokağa çıkmışlardı ve münferit sağcılar da halkın arasına sızmıştı. „Erken uyarı sistemi“nin en üst düzey yöneticisi Hans-Georg Maaßen, AfD’yi önce ihtiyatlı bir şekilde, daha sonra da açıkça destekledi. AfD’nin istihbarat tarafından gözetlenmemesi için kol kanat gerdi ancak sonunda bu yüzden „Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı“ başkanlığı görevini bırakmak zorunda kaldı. Maaßen, Chemnitz’deki gösteriden sonra, haklarında çok sayıda haber olmasına rağmen ırkçı saldırıların olmadığını beyan etti. Böylece Stephan Ernst’in katil olmasına neden olan nefreti meşrulaştırdı.
Son söz henüz söylenmedi
Kısa bir süre önce Hessen İstihbarat Teşkilatı bir kez daha odak noktasının neresi olduğunu, onca para ve yeni personelle artık nerelere yakından baktıklarını ve nereleri görmezden gelmeyi tercih ettiklerini gösterdi. Mevcut 2021 yılı „İstihbarat Raporu“nda şu ifadelere yer verdi: „İncelenen yılda, aşırı sağcılık dairesinde (+50) ve aşırı solculuk dairesinde (+170) personel artışı sağlanmıştır.
Elbette polis ve Alman Silahlı Kuvvetleri’nde son yıllarda birbiri ardına ortaya çıkan aşırı sağcı ağlar gözlem konusu değildi. Bir hatırlatma: Raporlama döneminde sadece Frankfurt SEK’in yani Alman özel polis harekat teşkilatının 49 memuru aşırı sağcı sohbet gruplarında aktif oldukları için tutuklanmıştır. Hessen’de 110 polis memurunun son yıllarda 67 sağcı sohbet grubunda suç işlediği ortaya çıktı. Ancak „İstihbarat Raporu“nda güvenlik kurumlarındaki ağlar hakkında, örneğin Hammerskins hakkında olduğu gibi tek kelime yok.
Hessen’de İçişleri Bakanlığı ve Anayasayı Koruma Teşkilatı, kendilerine yöneltilen eleştirileri kendi aygıtlarını genişletmek için araçsallaştırmayı öğrendi. Her fırsatta „sağa karşı operasyonda“ doğrulanamayan ya da ancak zorlukla doğrulanabilen başarı hikayeleriyle buna eğilimli kamuoyunun gözlerini kamaştırıyor ve 2019’da başlatılan „Besondere Aufbauorganisation Hessen Rechts“ i (BAO Hessen R) yani sağa karşı kurduğu özel birliği, istihbarat teşkilatları ve polis arasında örnek bir işbirliği olarak satıyorlar. Bu şekilde eyalet hükümeti, skandallar ortaya çıktığında kısmen ellerinden kayan sağcı terörü yorumlama imtiyazını yeniden kazanmaya çalışıyor.
Sızdırılan gizli rapor NSU kompleksi ile ilgili büyük soruların aydınlatılmasına yardımcı olmuyor. NSU davasının da açıkça ortaya koyduğu gibi, o dönemin Neonazi yapıları, diğer sebeplerin yanı sıra bugün de var olmaya devam ettiğinden ve son söz henüz söylenemediğinden, gerçeklerin ortaya çıkarılması için devletten bağımsız olarak çaba göstermek gerekiyor.
Öte yandan gizli rapor, istihbarat teşkilatlarının verdiği bilgilere ya da sözde „erken uyarı sistemi“ işlevine güvenilemeyeceğini ve bu durumun gelecekte de değişmeyeceğini etkileyici bir şekilde ortaya koyuyor. Araştırmacı gazeteciler, Neonazilere karşı açılan davalara müdahil olan avukatlar, antifaşist araştırma ve eğitim inisiyatifleri ve sağcı şiddetin mağdurları, militan sağı herkesten iyi analiz edebilecek ve tehlikesini fark edebilecek konumdadır. Devletin yorumlama imtiyazını onlar sorgularlar ve bu nedenle çoğu zaman itibarsızlaştırılır ve bazen de suçlanırlar.
Gizli servis sorunun parçasıdır, çözümün değil.